TEVHİD BİLDİRİSİ
İslâmiyet'in Allah inancı ile diğer dinlerdeki “ilâh” anlayışı arasında tartışmaya yer bırakmayacak nitelikte büyük farklar vardır.
Batıl ilâhlar insanların kendi ihtiyaçları doğrultusunda edindikleri ilahlardır. Bu ilâhların hüküm koymak gibi bir özellikleri de yoktur. İnsanların ihtiyaçları karşılandığında bu ilâhların fonksiyonları da ortadan kalkmaktadır.
İslâm ise mutlak bir yaratıcının, hüküm koyucunun ve ibadet edilecek bir tek ilâhın var olduğu, onun da hiçbir ortağı bulunmadığı esası üzerine kurulmuştur. İslâm, insanları bu ilâha [Allah'a] iman ve ibadet etmeye çağırır. Vahiy kaynaklı olmayan diğer dinlerin ilah anlayışları insanların kendi telakkileri ile oluşmuştur. İnsan yok olduğunda bu ilâhlar da yok olurlar. Oysa Allah insanı yaratandır. Varlığı kendi zatı ile kaim olduğu gibi, insan yaratılmadan önce de vardır. Bu nedenle; yaratılış kodlarına uygun davranan insan gerçek ilah olarak ancak Allah’a inanabilir. İhtiyaçlarını gidermeye gücü yeten, sıkıntılara karşı ona yardım elini uzatan, onu koruyup gözeten, sıkıntılı ve korkulu anlarında onu emniyete ulaştıran bu tek gerçek ilah, aynı zamanda ibadet edilmeye de layık tek varlıktır.
Allah'ın varlığını, birliğini [tekliğini], tüm yetkin niteliklerin kendisinde toplandığını, eşi ve benzeri bulunmadığını bilmek ve buna inanmak olarak tanımlanan tevhit inancı, Kur'an tarafından çeşitli yönleri ve boyutları ile ortaya konmaktadır. Bütün bunlar şöyle özetlenebilir:
Allah birdir, O'ndan başka ilâh yoktur. O hiçbir şeye muhtaç değildir; her şey O'na muhtaçtır. O'na benzer bir şey yoktur. O, bir ortağı olmaktan arınıktır. Eğer O'nun yanı sıra başka tanrılar olmuş olsaydı, onlardan kimileri diğerleri üzerinde egemenlik kurmak isteyeceklerdi. O birdir, ama Hıristiyanların sandığı gibi üç içinde bir değildir. O'na oğulları, kızları isnat edenler, İsa'nın O'nun oğlu ya da kendisi olduğunu söyleyenler, Allah'a iftira etmiş olurlar. O'nun ne oğulları, ne de kızları vardır. O, doğurmamıştır, doğurulmamıştır. Ancak kâfirler, hiçbir şey yaratmayan ve kendisi yaratılmış olan şeyleri O'na ortak koşmaktadırlar. Oysa O’na ortak koşulan sözde tanrılar ne kötülük, ne de iyilik yapmaya güç yetirebilir. Bu sahte tanrılar ne ölümü, ne hayatı, ne de yeniden dirilmeyi kontrol edebilirler. Bu nedenle, Allah'la ilişkili olabilecek bir tanrı yoktur. İnsanların uydurduğu tanrılar, zanna dayalı isimlerden ve uyduranların nefislerinin hevasından başka bir şey değildir.
Allah, mutlak güç sahibidir. Her şeyin dönüşü O'nadır. O, yaratıcıdır, yaratma sürecini başlatan ve dilediği gibi yaratandır. Başlangıçta gökleri ve yeri yaratmış, onları duman ya da nebülöz halindeki cevher olarak bir araya getirmiş ve daha sonra birbirinden ayırmıştır. O'nun emri kesindir, kimse onu değiştiremez. Gökler ve yer, üzerindeki tüm varlıklarla birlikte yarattığı Güneş, Ay ve yıldızların tümü O'nun kanunlarıyla ve O'nun buyruğuyla hareket ederler. Gökte ve yerde bulunan her yaratık O'nun emirlerine boyun eğer. O, her şeyi yaratan, var eden ve onlara şekil verendir.
Allah âlemlerin Rabbidir, gizlilerin de Rabbidir. O'nun gücü her şeye yeter; göklerin ve yerin tüm güçleri O'na aittir. O, kerim olan Arş'ın, yüce Arş'ın Rabbidir. Tüm yükselme derecelerinin sahibidir. Bir beşik gibi arzı uzatır, gökten, uygun ölçülerde su indirir. O, bütün varlıkları çiftler halinde yaratmıştır. Gök kubbeye düzen ve mükemmellik vermiştir. Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin hâkimiyeti Allah'ındır. Doğu ve batı O'nundur. Ne yana dönerseniz dönün, O oradadır. Çünkü her şeyi kuşatmıştır. Kürsüsü gökleri ve yeri kaplar. Yarattıklarını koruyup gözetir ve bunda hiçbir güçlükle karşılaşmaz. O, azizdir, hikmet sahibidir.
Allah yalnız yaratıcı değil, aynı zamanda rahîmdir, rızk verendir, koruyandır, yardımcıdır, hidayet verendir ve tüm yaratıkların darda kalmışlarına yardım ulaştırandır. Allah dünyayı oyun ve eğlence olsun diye yaratmamıştır. Dünya, belirlenmiş bir süreye göre, bir amaçla ve bir plân doğrultusunda yaratılmıştır. O kanunlar koyar, rehberlik eder, her şeyi bir ölçü ve takdire göre düzenler, yaratır, yol gösterir. O, her şeyi bilendir, her şeyi görendir.
Allah, hüküm verenlerin en iyisidir. Hiç kimseye zerre kadar zulmetmez; hüküm gününde adalet tartıları kurulacak, en küçük bir amel bile hesaplanacaktır. O çabuk ceza verendir ve acı azapla cezalandırır. İnsanlara adil olmalarını buyurur ve adil olanları sever. Günahtan sakınıp sevap işleyenlere büyük ödüller verir. İnsanların iyi amellerini, en güzel şekilde ödüllendirmek için yazdırmıştır. Allah tüm iyilikleri kendisinde toplamıştır, tüm iyiliklerin kaynağıdır. Her türlü kötülükten de uzaktır.
Allah, insanı hiçbir şey değilken var etmiş, bir tek nefisten tüm insanlığı yaratmıştır. İlk insanla eşini yaratıp ikisinden birçok erkek ve kadının üremesini sağlamıştır. İnsanın yeryüzüne halife olmasını istemiş, onu ölümlü bir varlık yapmış, ölümünden sonra kıyamet günü dirilmesine hükmetmiştir. İnsanı yaratılmışların üstünü yapmıştır. Çünkü Allah onu en güzel bir suretle yaratmıştır.
Allah, en güzel bir suretle yarattığı insanın mükemmelleşmesinden başka bir şey istemez. Allah insanlığı kuşatmıştır. O, insanın daima yanındadır, ona şahdamarından bile daha yakındır.
Allah'ın birliğinden söz etmek, O'nun zatında, sıfatlarında ve fiillerinde bir olduğunu söylemektir. Zatının bir olduğunu söylemek, O'nun kısmının, parçasının, bölümünün olmadığını söylemektir. Çünkü birleşik olmaması Allah'ın zorunlu niteliklerindendir. Sıfatlarının bir olduğunu söylemek, eşinin, benzerinin olmadığını kabul etmektir. Çünkü yaratılmış varlıklara benzememek de O'nun temel nitelikleri arasındadır. Fiillerinde bir olduğunu söylemek ortağı bulunmadığını söylemektir. Çünkü ortaklık aczi gerektirir.
Allah'a ibadet belirli amellerle sınırlı değildir. Allah'a ibadet etmek, insanın her adımında, her hareketinde, her sözünde O'nun koyduğu kurallara uyması, O'nun hükümlerini yerine getirmesi, elçileri vasıtasıyla gösterdiği yoldan yürümesi demektir. Yalnızca O'ndan yardım dilemek, O'na güvenmek, dayanmak, tevekkül etmek, sığınmak, O'ndan başkasını veli edinmemek, sorunların çözümünü O'na havale etmek, O'ndan başka koruyucu, kollayıcı kabul etmemek tevhit inancının zorunlu gereklerindendir. Bütün bunlar bir ve tek olan Allah'a ibadetin farklı boyutlarını oluşturan ilkelerdir.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
HAKKI YILMAZ