Ahlak~اخلااق sözcüğü, hulk~خُلق ve huluk~خُلُق sözcüklerinin çoğuludur. Hulk ve huluk, sözcüklerinin öz anlamı, "yumuşaklık, yumuşatma, koç veya diğer hayvanların burulması; iğdişleştirilmesi/enenmesi" demektir. Sonradan insanın toplumda kazandığı "iç nitelikler, içsel değerler" anlamında kullanılır olmuştur. Bu değerler ister iyi olsun ister kötü olsun. [Lisan, Tac]
İnsanın iç değerleri fiziki yapısından kaynaklanmaz; öz anlamında olduğu gibi yetiştiği ortama göre çevrenin etkisiyle oluşur. Bir diğer ifadeyle Ahlak dediğimiz şey, "toplumun, içerisinde ortak değerlerle oluşturduğu davranışlar bütünü"dür. Modern Etik kavramı tanımı da bu doğrultudadır.
Her toplumun kendi bünyesine etnik gurur, şeref, şöhret, asalet, cömertlik, çıkar beklentisi, saygınlık beklentisi, korkaklık veya cesaret gibi etmenlerle oluşturduğu bir ahlak anlayışı vardır.
Bir toplumdaki veya ülkenin birindeki ahlaki değerlerle bir başka yerdeki ahlaki değerler aynı olmayabilir. Örneğin; bir yerde kürtaj gayet olağan ahlaki bir olaydır, bir başka kesimde ise ahlaksızlıktır.
İnsanlar iyi ahlaklı veya kötü ahlaklı olabilirler. Erdemli davranışlar, iyi ahlak; kötü davranışlar da kötü ahlak olarak değerlendirilir.
Ahlak ile din farklı şeylerdir. Çoğu araştırmacılar ahlakın din kaynaklı olduğunu söyleseler de genelde ahlak din kaynaklı değildir. Toplumun oluşturduğu ahlaki ilkeler dine karşı da olabilir, dine uygun da olabilir.
İslam'ın getirdiği ahlak ise mutlak ahlaktan farklıdır. İslâm ahlâkının asıl kaynağı toplum değil Kur'an'dır. Yani İslam ahlakı, her yönüyle Allah tarafından vahiy yoluyla belirlenmiş bir davranışlar bütünü, vaz geçilmez yaşam ilkeleridir.
RASÜLÜLLAH'IN DURUMU
Resulullah Müslüman olmazdan evvel toplumundan gelen bir ahlaka sahipti. Hem de en iyisine. Bu durum Kur'an'da şöyle yer alır:
§Ve kesinlikle sen, çok büyük bir ahlâk üzerindesin. {Kalem/4}
Böyle olmasına rağmen Duha suresinde huluku azim üzerine olan peygambere "Ve vecedeke dallen fe heda (Seni dosdoğru yol dışında biri olarak bulup da dosdoğru yola kılavuzluk etmedi mi?)" denilmiştir.
Hem sapıklık hem de büyük ahlak üzerinde olmak! Bu nasıl oluyor?
Ahlak dediğimiz şeyin, toplumun içerisinde ortak değerlerle oluşturduğu davranışlar bütünü olduğunu açıklamıştık.
Toplumun oluşturduğu ahlakın içerisinde din, iman ve tevhid dışı ilkeler de olabilir. Şirk de bunlardan biridir. O toplum şirki toplumsal bir suç olarak görmez. Çünkü herkes müşrikleşmiştir. Herkesin bir yanlışı vardır. Ama o yanlış, o toplum içinde yanlış, ahlaksızlık olarak görülmeyebilir.
İşte peygamberimiz, peygamber olmazdan evvel Mekke cumhuriyetindeki var olan kanunlara, kurallara iyiden iyiye uyan birisiydi. İşte onun büyük ahlakı, o toplumsal kurallara uymaktan ibaretti. Kendisine Büyük bir ahlak sahibisin dendiği zaman "sen o toplumun anarşistti değilsin", o toplumun kurallarına uyan birisisin demekti.
O dönemde Mekke toplumunda İslam dinine ters olan bir hayli davranış, birçok ilke vardı. Rasulullah hidayete ermezden, peygamber olmazdan evvel o toplumun yanlışlarına da uyuyordu. Unutmayalım Peygamberimiz anadan doğma peygamber değildi. 40 yaşına kadar o toplumun ilkeleriyle yoğrulmuş bir insandı.
Ama Rasulullah peygamber olduktan, Kur'an ile hidayete erdikten sonra yanlışları düzeltilmeye başladığı zaman kendisine "o topluma itaat etme, artık isyan et" emri geldi.
Mutlak ahlak dediğin zaman ilahi; hepsi hak olacak diye bir şey yok. Nitekim kendisi de "Ben mekarimi ahlakı; ahlakın güzelini, ahlakın mükemmelini, ahlakın saygın olanını tamamlamak üzere gönderildim demiştir. (Muvatta, Hüsnü'l-Hulk, 8; Ahmed b. Hanbel, 2/381)
Peygamberin de Müslüman olmadan; peygamberlik gelmeden önce Kur'an, İslam ahlakı dışı, birtakım hareketleri olabilir.