Âyette geçen yeblüve~يبلو sözcüğü belâ~بلاء sözcüğü ile aynı kökten gelmektedir. Bu kelimenin sözlük anlamı "yıpratmak, bitkin düşürmek"tir. Sınanmak veya denenmek, insanı yıpratan bir süreç olduğu için sözcük zamanla "belâ" sözcüğü yerine kullanılır olmuştur.
Yüce Allah kişileri ve toplumları bazen sıkıntı içinde bırakabilir, zorluklara ve darlıklara düşürebilir. Bunlar bir bakıma insana verilen belâ hükmündedir. Bu sınamanın/denemenin maksadı, insanları akıllarını başlarına almaya, yanlış yolda olanları istikametlerini düzeltmeye, isyan içerisinde olanları Allah'a itaate dönmeye, böylece dünya hayatının bir sınav olduğu bilincini edinmeye yöneltmektir. Dinin emir ve yasakları da bir anlamda belâdır. Çünkü bazı emirlerin uygulanışı, insan bedenine zorluk verir, bazı yasaklar ise nefisleri disiplin altına alır. Böyle durumlarda insanların iyileri ve kötüleri açığa çıkar, şükredenlerle nankörler belli olur.
Allah'ın belâlandırmasının bir amacı da, daha evvel birkaç kez açıkladığımız gibi, kulun durumunun teşhir edilmesidir. İnanan ve inanmayan kullar herkes tarafından bilinir, görülür. Bu tıpkı bir öğretmenin sınıftaki öğrencilerini sınav yapmasına benzer. Öğretmenin gayesi öğrenciden bir şey öğrenmek değildir; öğrencinin durumunu ortaya koymaktır. Böylece iyi not ya da kötü not alanlar belli olur ve öğretmenin haksızlık yapmadığı ortaya çıkar. Allah da ihsan ettiği nimetler ve verdiği cezalarda haksızlık yapmadığını göstermek için belalandırır, sınama yapar. Böylece kullar da birbirinin durumuna vakıf olurlar ve Allah'ın kimseye haksızlık yaptığını ileri süremezler.
Belâ sözcüğü ile ilgili olarak aşağıdaki ayetler de incelenebilir: Bakara/49, 155-156, 249; Saffat/106; Duhan/33; Maide/48, 94; En'âm/165; Âl-i Imran/152, 154, 186; A'râf/141, 163, 168; Enfal/17; Yunus/30; Hud/7; Muhammed/4, 31; Enbiya/35; Kehf/7; Neml/40; Fecr/15, 16; Nahl/92; İnsan/2; Ahzab/11; İbrahim/6., Al-i Imran/140, 166-168, Nahl/39, Hadid/25, Ankebut/3.