Allah'ın tuzak kurması ve tuzağa düşen kulları cezalandırması gibi bir durum, O'nun şanına yaraşmayacağı için asla söz konusu değildir. Yani, Allah tuzak kurmaz.
Bu, bir ifade tarzıdır. Belağat ilminde مشاكلة [müşâkele] sanatı denilen bu ifade tarzı dünya dillerinde de mevcuttur. Müşakele sanatı, "iki zıt şeyden birinin, diğerinin adıyla adlandırılması" veya "birinin söylediği sözü, diğerinin ilk söyleyenin kullandığı manaya zıt olarak kullanması" olarak tanımlanır. Meselâ, Arapça'da kullanılan, "Bize sakın bir câhillik etmeyin, biz de size câhillik ederiz!" şeklindeki tehdit ifadesinde, ikinci olarak zikredilen câhillik sözcüğü aslında "size ceza veririz, size kötülük ederiz" anlamına gelir. Türkçe'de de benzer ifadeler vardır. Meselâ, "Sen beni üzersen ben de seni üzerim" ifadesindeki ikinci üzme, aslında "cezalandırmak" anlamındadır. Örneklerde de görüldüğü gibi, yapılan fiil [suç] ile bu fiile verilecek karşılık [ceza] bu tarz ifadelerde aynı sözcükle ifade edilmiş olmaktadır.
Kur'ân'da bu üslûbun kullanımını, (Şûrâ/40) (Haşr/19) (Âl-i İmrân/54) (Secde/14)(Nisâ/142) (Neml/50) (Tâ-Hâ/126) (Câsiye/34)Bakara/14, 15, 194; Tevbe/79; Ra'd/42; Neml/50; İbrâhîm/46; Enfâl/30'da görebiliriz.
Buna göre, Allah'ın tuzak kurduğu bildirilen âyette, aslında tuzak kuranların Allah tarafından cezalandırılacağı, bu âyetteki uyarıyla onların tuzaklarına karşı müminlere tedbir aldırılacağı ve Allah'ın aldırtacağı tedbir sayesinde de müşriklerin tüm hilelerinin boşa çıkacağı ifade edilmiş olmaktadır. Nitekim aynen böyle olmuş ve müşriklerin önlemeye çalıştığı aydınlık giderek yayılmıştır.