Rabbimizin bir ismi de "el Garîyb" olup birçok ayette (Bakara/ 186, 214, Hud/61, Sebe/50, Kâf/ 16) de yer almaktadır.
Kur'ân'ın buraya kadarki bölümünde, kendisini tanıttığı ifadelerden öğrendiğimize göre Allah'ın zatının kullarına mesafe itibariyle yakınlığı söz konusu değildir. Âyette geçen Allah'ın yakınlığı, mecâzî bir ifadedir. Bu ifade ile kastedilen mana, "insan üzerinde kudret yürütüp bir etki meydana getirme konusunda ona kendisinden daha yakın, daha mâlik, daha çok tasarruf sahibiyiz, onun nefsindeki vesveseyi de ondan daha iyi bilmekteyiz" demektir.
Allah'ın yakınlığı konusu, klâsik kaynakların bazılarında şu şekillerde değerlendirilmiştir:
Allah Teâlâ'nın ilminin kemalini, genişliğini beyândır. Allah ilmi ile ona damarındaki kandan daha yakındır. Çünkü damara bir engel vardır. O, ona gizli kalabilir. Fakat Allah Teâlâ'nın ilmine engel mümkün değildir. Buna, şu mana da verilebilir: Kudretimizin eşsizliği itibariyle Biz, ona "habl-i verîd"den daha yakınız. Emrimiz onda, damarlarındaki kanın akışı gibi cereyan eder.
Biz, ona daha yakınız ifadesi mecâzdır. Bundan maksat, Allah'ın ona ilmen yakınlığıdır. Allah, her yerdedir ifadesiyle de O'nun ilminin her yeri kuşatmış olduğu kast edilir. Zira yakınlık, mekân ve mesafe itibariyledir; Allah ise mekândan münezzehtir.
Yani, "Biz, onun hâlini, ona "habl-i verîd"den daha yakın olandan daha iyi biliriz" demektir. Zatın yakınlığı ile ilmin yakınlığına mecâz yapılmıştır. Çünkü o, onun gerekçesidir.[Tebyînu'l-Kur'ân; c. 2, s. 99-100.]