Bu ifadedeki 'avret sözcüğü, bazıları tarafından "zînet" sözcüğü ile karıştırılmış ve aynı anlamda kullanılmıştır. Bunun sonucunda da, "kadının her tarafı avrettir" görüşü ortaya çıkmıştır. Hatta ülkemizin bazı yörelerinde bu yanlış görüşün bir uzantısı olarak hanımlara, "avrat" denmektedir. Kur'ân'ın rûhuna aykırı olan bu yanlış ve ilkel anlayış, ne yazık ki asırların ürünüdür. Dikkat edilecek olursa Kur'ân'da "kadınları henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar" denmeyip, kadınların avretlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar denmiştir. Bu ifadeden ise, kadınların her yerlerinin avret olmayıp, kadınlarda avret yerlerinin bulunduğu, yani kadınların bazı yerlerinin avret olduğu anlaşılmaktadır.
'avr~عور sözcüğünden türeyen 'avret~عورة –çoğulu, 'avrât~عورات'tır– sözcüğü, lügatte "yarık, yırtık, açık, gedik, korumasız" demektir. İlk vaz'ı, "ağızdaki ön dişlerin gedikliği" anlamındadır.[Lisânu'l-Arab, "Avr" mad.]
Sözcüğün Kur'ân'da hangi anlamda kullanıldığını görmek için, sözcüğün geçtiği diğer âyetlere de bakılması gerekir:
~Ve hani bunlardan bir grup: "Ey Yesrib/Medîne halkı! Sizin için duracak yer yok, hemen dönün" diyorlardı. Onlardan bir kısmı da, "Evlerimiz gerçekten savunmasızdır" diyerek Peygamber'den izin istiyorlardı. Hâlbuki evleri savunmasız değildi. Onlar, sadece kaçmak istiyorlardı. {Ahzâb/13}
~Ey iman etmiş kimseler! Yasalar çerçevesinde himayenizde bulunanlar ve sizden erginlik yaşına gelmemiş olanlarınız üç durumda; sabah eğitim-öğretiminden önce, öğle vaktinde elbisenizi çıkardığınızda, gece eğitim-öğretiminden sonra izin istesinler. Bunlar, sizin için açık ve korumasız üç zamandır. Bunlar dışında ne size ne de onlara bir günah yoktur. Aranızda dolaşırlar, bazınız bazınız üzerindedir. Allah, âyetleri size işte böyle açığa koyuyor. Allah, çok iyi bilendir, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır. {Nûr/58}
Görüldüğü gibi 'avret sözcüğü, Ahzâb/13'te 2 kez geçmekte ve her ikisinde de "açık, korumasız" anlamında kullanılmaktadır. Nûr/58'de ise çoğul hâliyle 'avrât olarak geçen sözcük, bu kez insanların korumasız, savunmasız pozisyonunu anlatmak için kullanılmış ve sabah salâtı öncesi, kaylûle denilen öğle vaktindeki uyku zamanı ve yatsı salâtı sonrası, üç avret olarak nitelenmiştir. Gerçekten de kişiye özel bu zamanlar; korunma, savunma, kendine çeki düzen verme imkânının olmadığı zamanlardır.
Yukarıdaki âyetlerden 'avret sözcüğünün, "muhkem olmayan, sağlam olmayan, kendini koruyamayan" anlamlarında kullanıldığı kesin olarak öğrenildikten sonra, konumuz olan Nûr sûresi'ndeki, 'avrâtu'n-nisâ [kadınların avretleri] tamlamasının daha kolay anlaşılması mümkündür. Avrâtu'n-nisâ tamlamasındaki 'avret sözcüğü de, aynı anlamda olup, kadınların korunmasız, karşı koyamayan, savunma yapamayan yerleri için kullanılmıştır. Kadınların bu pasif organları ise, cinsel organı ile makatıdır. Çünkü bu organlar; el, ayak ve göz gibi kendisini dış etkilere karşı koruyamaz, haricî etkilere tepki veremez; müdahalelere karşı pasiftir.
Kadının avreti konusunda rivâyetlerden kaynaklanan onlarca görüş üretilmiş, mezhepler de birbirinden farklı olarak değişik avret yerleri benimsemişlerdir. Meselâ, Mâlikîler avreti, "galiz [birinci dereceden] avret" ve "hafif [ikinci dereceden] avret" olmak üzere iki kısıma ayırmışlar, cinsel organ ile makatı galiz avret, zînet sayılan organları da hafif avret olarak kabul etmişlerdir. Mâlikîlerdeki bu anlayışın, yani zînet sayılan yerlerin ikinci dereceden avret olduğu anlayışının, daha takvâlı bir hayatın amaçlanmasına yönelik, ihtiyatlı bir görüş olarak değerlendirilmesi mümkündür. Fakat bu konudaki yorumcuların ekserisi, kadındaki avreti diz ile göbek arasındaki bölge olarak kabul etmişlerdir. Bizce bu sınır, hem âyetteki organları hem bu organlara yaklaşma sınırlarını içine aldığından kabule en şayan olanıdır. Ama âyetin açık ifadesi de kesin olarak bilinmeli ve aksi iddia edilmemelidir. Çünkü, eğer Allah isteseydi bu konuda da –Mâide/6'da olduğu gibi– milimetrik sınırlar belirlerdi. Kur'ân'da böyle sınırlar belirlenmediğine göre, ayrıntıların değerlendirilmesi Yüce Allah tarafından kullara bırakılmış demektir. Zaten bu konudaki görüşlerin çokluğu ve birbirinden farklılığı da konunun Allah tarafından kullara bırakılmış olmasındandır.
Bu açıklamalardan sonra konumuz olan âyetteki, kadınların avretlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar ifadesine dönülecek olursa, burada bizce, kadınlarının cinsel organlarının işlevlerini henüz öğrenmemiş, bunu anlayabilecek yaşa gelmemiş çocuklar kastedilmektedir. Bu yaşlardaki çocukların cinsel organları da gelişmemiş olduğundan, karşılıklı olarak bir etkilenme söz konusu olmaz.