Bu sözcüğün, "görme, göz, güneş, pınar, yağmur, mal, altın, insan, hayat, toplum, belde halkı…" gibi yüzden çok anlamı vardır. [ Lisânu'l-Arab; Tâcu'l-Arûs, "Ayn" mad.]
Bu âyetlerdeki 'ayn sözcüğü, hep "pınar" anlamıyla çevrilegelmiştir. Halbuki Mûsâ pasajındaki 'ayn sözcüklerinin "toplum, belde halkı" anlamı tercih edilmeliydi. Zira Allah böyle anlaşılması gerektiğine âyetin başındaki, Ve Biz onları on iki torun liderleri olan oymak topluluğa ayırdık ifadesiyle işaret buyurmuştur.
Bu, Mâide sûresi'nde de açıkça görülmektedir:
Ve andolsun ki Allah, İsrâîloğulları'nın misakını almıştı. Ve Biz, kendilerinden on iki kaymakam göndermiştik. Ve Allah demişti ki: "Ben, muhakkak sizinle beraberim. Salâtı ikâme eder, zekâtı verir, elçilerime iman eder, onları destekler ve Allah'a güzelce ödünç verirseniz, andolsun ki sizden kötülüklerinizi örteceğim ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere girdireceğim. İşte sizden her kim de bundan sonra küfrederse, artık kesinlikle yolun doğrusunu kaybetmiş olur."
(Mâide/12)
Bu âyetlerdeki, "birikimini taş kalpli toplumuna vur" ifadesi üzerinde de durulması gerekir. Her iki âyetteki, Ve kavmi kendisinden su istediği zaman, Halkın her biri su alacağı yeri iyice öğrendi, Hani bir zamanlar Mûsâ, kavmi için su istemişti de ifadelerinden anlaşıldığına göre Mûsâ'nın kavmi su sıkıntısı çekmiştir. Su yüzünden aralarında problemler oluşmuş, Allah da Mûsâ'ya, birikimini/deneyimini kullanmasını vahyetmiştir.
Zira Mûsâ, su sıkıntısının nelere malocağını Mısır'dan Medyen'e kaçtığında Medyen suyunun başında görmüş; su yüzünden tartışma ve kavgaların olduğuna şâhit olmuştu. Bu konuda tecrübesi vardı. Bu konu Kasas sûresi'nde açıklanmıştır:
23Ve Mûsâ, Medyen suyuna varınca, orada hayvanlarını sulayan insanlardan bir önderli topluluk buldu. Ve Mûsâ, hayvan sulayanlar kadar güçlü olmayan, hayvanlarını geri çeken iki kadın buldu. Dedi ki: "Hâliniz nedir?" Dediler ki: "Çobanlar sulayıp çekilmeden biz sulamayız; babamız da çok yaşlı bir ihtiyardır."
24Bunun üzerine Mûsâ, ikisi için hayvanları suladı. Sonra gölgeye çekildi de "Rabbim! Şüphesiz ki ben, iyilikten bana indirdiğin şeye muhtacım" dedi.
25Derken, o iki kadından biri utana utana yürüyerek Mûsâ'ya geldi. Dedi ki: "Şüphesiz babam, bizim yerimize sulamanın ücretini karşılamak için seni çağırıyor." Mûsâ, kızın babasına geldi ve kıssaları ona anlattı. Kızın babası; "Korkma, o şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapmış toplumdan kurtuldun" dedi.
(Kasas/23-25)
Demek oluyor ki Mûsâ, bu kadar kalabalık halkın bir arada yaşamasının sorunlara yol açacağı gerekçesiyle İsrâîloğulları'nı on iki yere, on iki toplum hâlinde dağıtmış ve susuzluk problemini böyle çözmüştür. Malumdur ki yerleşim alanları hep subaşlarına, nehir kıyılarına kurulur.
İsrâîloğulları'nın on iki gruba/topluma ayrılması ve her birinin başına bir kaymakam/komutan/yönetici dikilmesi, Kitab-ı Mukaddes'te de yer alır:
İsrâîllilerin Mısır'dan çıkışının ikinci yılı, ikinci ayın birinci günü Rabb Sina Çölü'nde, Buluşma Çadırı'nda Mûsâ'ya şöyle seslendi: "Sen ve Hârûn İsrâîl topluluğunun bütün boylarıyla ailelerinin sayımını yapın. Bütün erkekleri bir bir sayıp adlarını yazın. İsrâîllilerden savaşabilecek durumda yirmi ve daha yukarı yaştaki bütün erkekleri sayıp bölüklere ayırın. Size yardım etmek için yanınızda her oymaktan birer adam bulunsun; bu kişiler aile başı olmalı. Size yardımcı olacak adamların adları şunlardır: Ruben oymağından Şedeur oğlu Elisur, Şimon oymağından Surişadday oğlu Şelumiel, Yahuda oymağından Amminadav oğlu Nahşon, İssakar oymağından Suar oğlu Netanel, Zevulun oymağından Helon oğlu Eliav, Yusufoğulları'ndan Efrayim oymağından Ammihut oğlu Elişama, Manaşşe oymağından Pedahsur oğlu Gamliel, Benyamin oymağından Gidoni oğlu Avidan, Dan oymağından Ammişadday oğlu Ahiezer, Aşer oymağından Okran oğlu Pagiel, Gad oymağından Deuel oğlu Elyasaf, Naftali oymağından Enan oğlu Ahira." Bunlar İsrâîl topluluğundan atanmış adamlardı; atalarının soyundan gelen oymak önderleri, İsrâîl'in boy başlarıydı.[Sayılar, 1:1- 16.]
Kamer/37'ye de bakılabilir.