"Takva" sözcüğünün anlamdaşı durumunda olan " برّ birr" sözcüğü, "her türlü hayır ve iyilik işlerinde genişlik, ihsan, itaat, doğruluk, bol bol iyilik" demektir. Sözcük, bu geniş anlam alanıyla her türlü iyiliği, ihsanı ve hayırlı davranışı kapsamaktadır.
"Birr", Kur'an'da şöyle tanımlanmıştır:
189Sana hilallerden soruyorlar. De ki: "Onlar, insanlar ve hac/programlı ilâhiyat eğitim dönemleri için zaman ölçüleridir." Evlerinize arka taraflarından girmeniz/dinde Allah'ın ilkelerinden başka ilkeler benimsemeniz, "iyi adamlık" değildir. Ama "iyi adamlık", Allah'ın koruması altına girmektir. Öyleyse, evlerinize kapılarından girin; dini, din sahibi Allah'ın çizdiği çerçevede yaşayın. Ve başarıya erenlerden, kurtulanlardan olmanız için Allah'ın koruması altına girin. (Bakara/ 189)
92Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça asla "iyi adamlık" mertebesine eremezsiniz. Ve siz, her neyi bağışlarsanız kesinlikle Allah, onu en iyi bilendir. (Âl-i Imran/ 92)
177Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz "iyi adamlık" değildir. Ama "iyi adamlar", Allah'a, Âhiret Günü'ne/Son Gün'e, meleklere, Kitap'a, peygamberlere inanan; malını akrabalara, yetimlere, miskinlere, yolcuya ve dilenenlere ve özgürlüğü olmayanlara, Allah'a/mala/vermeye sevgisi olmasına rağmen veren ve salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturan-ayakta tutan], zekâtı/vergiyi veren kimselerdir. Ve de sözleştiklerinde, sözlerini tastamam yerine getiren, sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreden kimselerdir. İşte onlar, özü-sözü doğru olanlardır. Ve işte onlar, Allah'ın koruması altına girmiş kişilerin ta kendileridir. (Bakara/177)
"Birr" sözcüğü hadis ve fıkıh kitaplarında da çok kullanılmıştır. Ana-babaya bol bol iyilikte bulunma konusu, " بر الوالدين Birru'l-Valideyn" özel başlığı altında bu sözcükle işlenmiştir.
"Birr" sözcüğünün aslı "berr" sözcüğüdür. Lügat anlamı "kara parçası, kıt'a" demek olan "berr" sözcüğü, "deniz" anlamına gelen "bahr" sözcüğünün karşıt anlamlısıdır. Bu iki kavram bir arada " فى البر و البحر fi'l-berri ve'l-bahri [karada ve denizde]" şeklinde bir deyim olarak da kullanılır ve "her yerde" anlamında "yaygınlık" ifade eder.
" البرّ el-Berr" sıfatı hem Allah için hem de itaatkâr kullar için kullanılır. Allah için kullanıldığında anlamı "Kullarına karşı şefkati, ihsanı geniş ve yaygın olan" demektir. Allah, "el-Berr"dir. O, kullarına merhametli olduğu için onlar hakkında kolaylık diler, zorluk dilemez. Onların günahlarına [şayet affetmezse] misliyle karşılık verir ama iyiliklerine ve hayırlı amellerine kat kat karşılık verir:
25-28Birbirlerinin yüzüne dönüp soruyorlar: "Gerçekte biz daha önce ailemiz içinde korkanlardan idik. Allah bizi kayırdı ve bizi içe işleyen azaptan korudu. Şüphesiz biz daha önce, O'na yalvarıyor idik. Şüphesiz O, iyilik yapanın, acıyanın ta kendisidir." (Tur/ 28)
" البرّ el Berr" sıfatı kullar için kullanıldığında ise; "itaati yaygın, çok itaatkâr, sadık [sözünde duran]" anlamına gelir. Sözcük bu anlamıyla Kur'an'da İsa ve Yahya peygamberler için kullanılmıştır:
"12-15Ey Yahyâ! Kitab'ı kuvvetle al!" O, bozuk dini terk eden birisi iken o'na yasa, tarafımızdan sevecenlik ve temizlik verdik ve o, Allah'ın koruması altına çokça girmiş biriydi. Ve anne-babasına çok iyi davranandı. Ve o bir zorba ve itaatsiz biri olmadı. Ve doğurulduğu gün ve öleceği gün ve yeniden diri olarak kaldırılacağı gün o'na selâm olsun! (Meryem/ 12-15)
32Ve beni, anneme iyi davranan bir kimse yaptı. Ve beni bir zorba, mutsuz biri yapmadı. (Meryem/32)
Aynı kökten türemiş olan "teberru" sözcüğü, fiil olarak "iyi olmak, iyilik yapmak" anlamına gelir. Türkçede de herhangi bir sosyal yardım amacıyla yapılan yardımlar ve iyilikler "teberru" sözcüğüyle ifade edilir.
"Birr" sözcüğü isim olarak kullanıldığı gibi, ism-i fail olarak da kullanılır ve bu takdirde "çok çok iyilik yapan" anlamına gelir. Meselâ müminler çok çok iyilik yaparak "birr"in bizzat kendisi hâline gelirler. Kur'an böyle kimseleri "berr" sözcüğünün çoğulu olan "ebrar" sözcüğü ile tanımlamış ve bu sözcüğü "müttekîn [iyiler, Allah'a saygılı insanlar]" anlamında kullanarak "müttekin"e sunulan nimetlerin "ebrar"a da sunulacağını bildirmiştir:
Âl-i Imran/ 198, İnfitar/ 13, Mutaffifin/ 18- 28, İnsan/ 5-22.
Sosyal hayatın kurulması ve sağlıklı işlemesi açısından çok önemli olan ve âdeta insanlar arasındaki kaynaşmanın harcı olan "birr", takva sahibi müminlerin olmazsa olmaz bir özelliğidir. Bu özelliğe bizzat "takva" denmese de, "takvalı olma hâli" denebilir. Zaten Rabbimiz de bize bu özelliğe sahip kişiler ile yani "ebrar [iyiler, yardımseverler]" ile beraber ölmeyi istememizi tavsiye etmektedir: (Âl-i Imran /190- 194)
"Ebrar"ın kimler olduğunu anlatan bu ayetlerden sonra, Abese suresinin 13-16. ayetlerinden de anlaşılmaktadır ki, inen ayetler değerli, saygın, ebrar yazıcılar tarafından yazılmaktadır. Ayetlerde verilen bu bilgi, Ömer'in kız kardeşinin ve eniştesinin yazılı Kur'an sayfaları okudukları, bu sayfaları Ömer'den korkarak sakladıkları, Ömer'in sayfaları ortaya çıkartıp yeniden okuttuğu ve sonra da Müslüman olduğu yolundaki tarihî bilgiyi doğrulamaktadır. Demek oluyor ki, peygamberimiz Alak suresindeki "Alleme bilkalem [kalemle öğreten]" ayetinin mesajını almış ve ilk andan itibaren ayetleri yazmış veya yazdırmıştır. Ancak o günlerde Araplarda henüz kâğıt olmaması sebebiyle bu yazıların deri, papirüs, tahta parçası, kemik ve kil tabletler üstüne yazıldığı unutulmamalıdır.
Kısaca bu ayetler, hem Alak suresinde "Alleme bilkalem [kalemle öğreten]" ayeti ile verilen mesajı pekiştirmekte, hem de Kur'an ayetlerinin hangi özellikteki yazıcılar tarafından yazılması gerektiğini ima etmektedir.