Kur'ân'ın birçok âyetinde bildirilmektedir ki, dağların tesbîhinin ötesinde, evrende ne varsa, canlı-cansız, akıllı-akılsız, her şey Allah'ı tesbîh etmektedir:

1Göklerde ve yeryüzünde bulunan şeyler, Allah'ı her türlü noksanlıktan arındırdılar. Ve O, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.
(Hadîd/1)

44Tüm gökler/ uzay, yeryüzü ve bunların içinde bulunanlar, Allah'ı noksan sıfatlardan arındırırlar. O'nun övgüsü ile birlikte noksan sıfatlardan arındırmayan hiçbir şey yoktur. Fakat siz, onların Allah'ı noksan sıfatlardan arındırmalarını iyi kavramıyorsunuz. Şüphesiz ki O, yumuşak davranandır, çok bağışlayandır.
(İsrâ/44)
41Göklerde ve yeryüzünde bulunanların, dizi dizi uçanların [kuşların, arıların, bulutların, boranların] Allah'ı her türlü noksanlıktan arındırdıklarını görmedin mi/hiç düşünmedin mi? Hepsi kendi arındırmasını ve desteğini/doğaya yapacağı katkıyı kesinlikle bilmektedir. Allah da, onların işlemekte olduklarını en iyi bilendir.
(Nûr/41)
Ayrıca, Hadîd/1; Haşr/1, 24; Saff/1; İsrâ/44; Ra'd/13; Nûr/41; Cuma/1; Teğâbün/1; Enbiyâ/79; Zümer/75; Mümin/7; Fussılet/38; Şûrâ/5; A'râf/206'ya da bakılabilir.
Yukarıda açıklandığı gibi tesbîh, "yaratanı tüm nitelikleriyle tanımak ve tanıtmak" olduğuna göre, cansız varlıkların Allah'ı tesbîh etmelerinin dil ile değil, hâl ile olacağı ortadadır. Cansız varlıkların hâl dili, daima iç ve dış yapılarını teşkil eden kendi öz nitelikleri doğrultusunda davranmalarıdır. İşlevlerini, Yaratıcı tarafından kendilerine verilen bu öz nitelikler doğrultusunda yerine getiren tüm cansız varlıklar, bu halleriyle Allah'ı tüm kemâl sıfatlarıyla nitelemiş ve O'nu tüm noksanlıklardan tenzih etmiş olmaktadırlar. Daha da açık ifade etmek gerekirse, insan bilinci dışındaki tüm varlıklar Allah'ı kendi yaratılış özelliklerini yerine getirmekle ve O'nun koyduğu düzenin içindeki rolleri ile tesbîh etmiş olmaktadırlar. İnsanın değil, "insan bilinci"nin istisnâ edilmesinin nedeni, insan bedenindeki biyolojik mekanizmaların da aynı yasaya tâbi olarak Allah'ı tesbîh etmekte oluşundan dolayıdır. Kalbin durmaksızın çalışması, mitokondri organellerinin biteviye vücuda enerji üretmesi veya kardiyo-vasküler sistemin vücudun beslenme sürecindeki işlevini eksiksiz yerine getirmesi, bu biyolojik organ ve sistemlerin Yaratıcı'yı tesbîh etme şekilleridir. Yalnızca insan bilinci, Rabbini ancak bilinçli bir istem ve çaba ile tesbîh edebilir. Zaten bu da onu diğer varlıklardan ayıran temel özelliklerinden biridir.
Gerçekten de evrendeki olağanüstü düzen, Yüce Yaratıcı'nın gücünü anlatmaktadır. Doğada renk renk açan çiçekler, ormanlarda cıvıl cıvıl öten kuşlar, su kaynaklarından buharlaşıp göğe çıktıktan sonra yağmur, kar veya dolu olarak yeryüzüne dönen sular, gökte dolaşan sayısız yıldızlar, ... düşünenlere Allah'ı tanıtan birer âyettir.
Meselâ, maddelerin en küçük parçası olarak kabul edilen atom ele alınacak olursa, her atomun, içinde pozitif elektrik yüklü proton ve elektrik yükü olmayan nötronlar bulunan bir çekirdekten ve bu çekirdek etrafında büyük hızlarla dönen negatif elektrik yüklü elektronlardan oluştuğu görülür. Yani, cansız olarak kabul edilen nesnelerde bile, bizim duyularımızla algılayamadığımız bir hareket söz konusudur:
Bu parçacıkların birbirlerine uyguladığı ve atom çekirdeğini bir arada tutan kuvvetler öylesine güçlü ki, bu parçacıkların çekirdek içindeki ve dışındaki hızları yaklaşık 300.000 km./saniye olan ışık hızına yaklaşır.[ Maddenin Son Yapıtaşları, Gerard't Hooft, Tübitak Popüler Bilim Kitapları, 1. basım, Eylül 2000, s. 28.]
Gezegenler uzayda kolayca bulunabilen konumlarda bulunurlar; belirli bir andaki konum ve hızlarını biliyorsak, zaman içinde bu konum ve hızların nasıl değişeceğini kesin olarak belirleyebiliriz. Ancak elektronlar için durum tamamen farklı… Öyle görünüyor ki elektronlar aynı anda değişik yerlerde bulunabiliyorlar.[ Maddenin Son Yapıtaşları, Gerard't Hooft, Tübitak Popüler Bilim Kitapları, 1. basım, Eylül 2000, s. 16.]
Görüldüğü gibi, cansız kabul edilen eşyaların atomlarındaki hareket, canlı kabul edilen varlıklarınkine göre kıyaslanamaz bir derecededir. Zaten bazı bilim adamları da bu fiziksel gerçeğe dayanarak her varlığın canlı olduğunu söylemişlerdir. Maddenin en küçük parçası denilen atomdaki bu hareketler, Yaratıcı'nın yüceliğinin bir delilidir. Atomun içindeki her zerrecik kendi yapısının özelliğini ortaya koyarak Allah'ın yüceliğini, noksanlıklardan uzak olduğunu kanıtlamaktadır. Çünkü her "şey", Allah'ın kendisine yüklediği görevi yapmakta, her canlı Allah'ın içine koyduğu ilham ile hareket etmekte, yani Allah'ı tesbîh etmektedir. Aynı gerçek, çevremizde yaşayan arıların ve karıncaların yaşamları içinde de geçerlidir. Bu küçük canlıların yaşamları incelendiğinde, ustaca yaptıkları işlerin Allah'ın kudret ve büyüklüğünün kanıtları olduğu açıkça görülür. Onlar da kendi hâl dilleriyle Allah'ı tesbîh etmektedirler. İşte, dağların tesbîhi ifadesi de bu perspektif içinde anlaşılmalıdır.
SAD/18. ayetteki ayetteki akşam-sabah ifadesi, işlenen fiillere "daima, her zaman" gibi süreklilik anlamı kazandıran bir anlatım aracıdır. Yoksa sadece bir sabah, bir de akşam demek değildir. Bu konudaki daha ayrıntılı bilgi Nâs sûresi'nin tahlilinde verilmiştir.