Dilbilimciler bu ayette geçen " حكمhakem" sözcüğü ile " حاكمhâkim" sözcüğünün aynı anlama geldiğini ileri sürmüşlerdir. [ (Lisanü'l-Arab; c. 4, s.540)] Ne var ki, Kur'an'da "hakem" sözcüğünün geçtiği ayetler [Nisa/35 ve En'am/114] iyi tetkik edildiğinde, "hakem" sözcüğünün "hâkim" sözcüğünden daha üst bir mana ifade ettiği görülür. Çünkü Kur'an'da hükmeden herkese "hâkim" denilmesine karşılık, sadece hakk ile hükmedene "hakem" denmektedir. Buna göre, ayetteki "Allah'tan başka bir hakem mi arayayım?" ifadesi, "hakem" sözcüğünün yerine bu sözcüğün anlamı olan "hakk ile hükmeden bir hâkim" ibaresi konularak "Allah'tan başka hakk ile hükmeden bir hâkim mi arayayım?" şeklinde takdir edilebilir.
Rabbimiz, peygamberimize söylettirdiği sözlerin ardından, konuşmayı bizzat kendine döndürerek Ehlikitap arasında dinî bilgisi olan kişilerin Kur'an'ın Allah tarafından hakk ile indirildiğini bildiklerini açıklamakta, peygamberimizden [ve dolayısıyla herkesten] de onların bu Kitap'ın Allah tarafından indirildiğini bildikleri hususunda şüphe etmemelerini istemektedir. Ayette "kendilerine kitap verdiğimiz şu kişiler" ifadesi ile kastedilenler, ayetin Mekki olması münasebetiyle Mekke'de bulunan Yahudi ve Hıristiyan din bilginleridir. Kur'an'ın hakk kitap ve peygamberimizin de hakk elçi olduğuna Ehlikitap ve kitaplarının tanık gösterilmesi, başka ayetlerde (Ra'd/43, Ahkaf/10) de yapılmıştır: