Kur'an'da, şeytânların insanlara sihir ve Bâbil'deki Hârût ve Mârût adındaki iki meleğe/krala indirilenleri öğrettikleri bildirilmektedir.
Âyetin bu bölümüyle ilgili de birçok saçma söylentiler uydurulmuştur. Bunların tümü, dayanaktan yoksun ve ihtiyatla yaklaşılması gereken şeylerdir. Klasik kaynaklarda yer aldığına göre İbn Abbâs, İbn Ebzâ, ed-Dahhâk ve el-Hasen âyetteki الملكين [melekeyn] kelimesini, الملِكين [melikeyn/iki kral] şeklinde okumuşlardır, ki mealde bunu da gösterdik. Âyette dikkat çeken şey, Hârût ve Mârût adındaki iki melek veya melikin, kendilerine vahiy inzâl edilmiş kimseler olmalarıdır. Kendilerine vahiy indirildiğine göre bunlar peygamberdir.
Daha evvel, melek/melâike sözcüğünün mülk veya üluk kökünden türeyebileceğini; mülk kökünden olduğunda "güç"; üluk kökünden olduğunda ise "haberci" anlamına geldiğini; hangi kökten türediğinin de, bulunduğu cümle ve paragraftaki söz akışından anlaşılabileceğini belirtmiştik.
Âyetteki melek kelimesi, üluk kökünden türemiş kabul edilirse melekeyni sözcüğü, "iki haberci" anlamına gelir, ki bu da "iki nebi" demek olur. Zaten bunlara vahiy indirildiği de âyette açıkça zikredilmiştir. Kökü mülk kabul edilip de kelime melikeyni okunursa, "iki kral" manasına gelir, ki Allah'ın elçilerinin bir çoğunun "meliklik" vasfı da vardır; kendilerine "hikmet" verilenler aynı zamanda hükümdardırlar. Bu meleklerin halk kültüründeki türden melek olmaları söz konusu değildir. Zira bu anlamıyla meleklerde irâde yoktur:
6,7Ey iman etmiş kimseler! Kendinizi ve yakınlarınızı, yakıtı insanlar ve taşlar olacak bir Ateş'ten koruyun. Ateşin üzerinde, Allah'a karşı gelmeyen, kendilerine emredilenleri yapan çetin ve kaba görevli güçler vardır. Ey kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş kimseler! Bugün özür dilemeyin. Siz ancak işlediklerinizin cezasını çekeceksiniz! (Tahrîm/6,7)
Bunların adları belli değildir. Zira Hârût ve Mârût; Ye'cuc ve Me'cuc, Tâlût ve Câlût gibi birer unvandır. Öyleyse Hârût ve Mârût hakkında, arkeolojik belgeler ortaya çıkıncaya kadar Kur'ân'daki bilgilerle yetinilmesi, bunun dışında tahminde bulunulmaması gerekir.
Burada üzerinde durulması gereken önemli bir nokta da bu iki peygambere indirilen şeydir. Âyetteki ifadeleri takip ediyoruz: Hâlbuki o ikisi [Hârût ve Mârût], "Biz fitneyiz, sakın kâfir olma!" demedikçe hiç kimseye hiçbir şey öğretmezlerdi. Sonra onlar [herkes], o ikisinden erkekle eşinin arasını açan şeyleri öğreniyorlardı. –Ne var ki, onlar onunla Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler.– Onlar [herkes], kendilerine zarar vereni, yarar vermeyeni öğreniyorlardı. Andolsun ki, onu satın alanın âhirette hiçbir nasibi olmayacağını da kesinlikle biliyorlardı.
Buradan açıkça anlaşıldığına göre Hârût ile Mârût, karı-koca arasındaki uyumsuzluğa, geçimsizliğe ve ayrılığa neden olan şeyleri öğretiyorlar; yani, mutlu bir ailenin nasıl kurulacağını ve hangi şartlarda yuvanın dağılacağını öğretiyorlar, insanlar da bu iki kral peygamberden öğrendikleriyle yuvalarını sağlam tutuyorlardı. Ayrıca bu iki kral peygamber insanlara, "Biz fitneyiz, sakın kâfir olma [sakın bu bilgileri kötüye kullanmayın] demedikçe de hiç kimseye hiçbir şey öğretmiyorlardı.