حشر [haşr], "toplamak" demektir. [ (Lisanü'l Arab, "hşr" mad. )] Kıyâmet gününde, ölmüş insanların kaybolup giden parçaları bir araya toplanacak, canlar da bedenleriyle birleştirilecektir. Böylece, dağılmış, paramparça olmuş ve çürümüş ümmetler yeniden bir araya gelmiş olacaktır. Dolayısıyla haşr [toplama] konusu, hem insanların dağılmış olan parçalarının bir araya getirilmesini, hem de dağılmış ümmetlerin bir araya getirilmesini ifade etmektedir.
İşte bu, sadece Bize kolay bir haşrdır [toplamadır] ifadesindeki يسير [yesîr] sözcüğünün önüne konmuş olan علينا ['aleynâ] sözcüğü, ifadeye "Bu iş, başkasına değil, ancak Bize kolaydır, başkalarının yapabileceği bir şey değildir" anlamını kazandırmıştır. Bu ifade, kâfirlerin 3. âyette nakledilen, Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakit mi? Bu uzak bir dönüştür şeklindeki sözlerine bir cevaptır. Cevaptaki mesajın özü şöyle takdir edilebilir: "Ölenlerin cesetlerinin toprağa, suya, havaya karışarak darmadağın olması, Bizim onları ayrı ayrı derleyerek vücutlarını teker teker meydana getirmemize ve o vücutların içine kişiliklerini, bilinçlerini daha önce o vücutta yaşadığı gibi yerleştirip insanları tekrar yaratmamıza bir engel teşkil etmez. Çünkü bu iş Bizim için büyük zahmet ve emek isteyen bir iş değildir. Tam tersine, bunların hepsi bir işaretimizle bir an içinde oluverir ve ilk yükümlü insandan kıyâmete kadar dünyadan gelmiş geçmiş tüm insanlar kolaylıkla bir araya toplanıverir. Sizin bu oluşumu bilemeyecek nitelikteki beyniniz bunu akıl dışı kabul etse bile, bu iş ve oluş, evreni yaratanın gücünden uzak değildir."