ختم [hatm] sözcüğü, "basmak, damga vurmak, bir şeyi kapatma, içine bir şeyin girmemesine vesika oluşturma" demektir. Bu kökten türeyen ختام [hıtâm], "bir şeyin sonu"; ختام القوم[hıtâmu'l-qavm], "toplumun son ferdi";ختام الوادى [hıtâmu'l-vâdî], "vâdinin en uç kısmı"; خاتم [hâtem], "balçık, mum üzere konulan şey; mühür"; حتم [hıtam], "mührün basıldığı balçık, mum" demektir. [ Lisân, "Htm" mad.]
H-T-M
Bu kavram iki şekilde kullanılır:
Birincisi: ختم ve fiillerin mastarı olup yüzüğün ve damganın nakışı gibi bir şeyin etkisini anlatır.
İkincisi: Nakıştan elde edilen eserin kendisini ifade eder. "Bir şeyi sağlamlaştırma ve koruma altına alma" anlamında kullanıldığına da rastlanır ki bu, kitaplara ve kapılara vurulan mühür, onların korunmasını ve sağlama alınmasını ifade etmesi sebebiyledir. (…) Bazan da meydana gelen nakış baz alınarak, "bir şeyden bir etkinin meydana gelmesi" anlamında kullanılır. Kimi zaman da, bir işin sonuna gelmeyi/ulaşmayı anlatır ki, "Kur'ân'ı hatmettim" [Kur'ân'ı okuyarak sonuna kadar ulaştım] denmesi bu cihetledir. (…) Hateme'n-nebiyyîn [Peygamberlerin sonuncusu] ifadesi, "peygamberliği sona erdirmesi, gelişi ile peygamberliğin tamamlanması" anlamına gelir. [ el-Müfredât.]
Fiil hâlinde kullanıldığında sözcük, "bir şeyin tamamlanması, tamamlandıktan sonra herhangi bir müdahaleye engel olunması için kapatılıp mühürlenmesi" anlamına gelir; ki kapı, inşaat, zarf, karar ve belge mühürleme bu kabildendir. Bu mühürleme, işin sonlandırıldığının, belgenin tamamlandığının, artık buna müdahale edilemeyeceğinin vesikasıdır.
Bu durumda âyetteki hatemu'n-nebiyyîn [peygamberlerin mührü] lafzı, peygamberlik müessesesinin tamamlandığını, sona erdiğini, bundan sonra bu müesseseye kimsenin eklenmeyeceğini ifade eder.
Allah, elçilik müessesesini kapatıp mühürlemiştir. Bu müesseseye kimse girip çıkmayacaktır. Elçilerin yaptığı görevler, artık ümmete tevdi edilmiştir. Ümmet de, sonsuza kadar korunan Kur'ân ile bu işi götürecektir:
(Hicr/9) Âli İmrân/102-104, 110) (Hacc/77-78) (Bakara/143)