" الهوىHevâ", "yerle gök arasındaki boşluk demektir. Çoğulu ". الأهوى ,الأهوية ehviye, el ehvâ"dır. "Her boşluk hevâ"dır. Evin altı ile üstü arası, kuyunun dibi ile ağzı arası hevâ"dır.
Sözcük, " هوىhevâ, يهوىyehvi, هويناًheveyenen" şeklinde çekimli fiil olarak "yukarıdan aşağıya düşmek" anlamındadır.
İsim olarak geçmişte mutlak "istek, aşk, heves, meyil, sevme" anlamlarında kullanılırken, sonradan "Nefsânî arzular; kişinin boş iğreti eğilimleri, tutkuları", yani "nefsin, akıl ve din tarafından yasaklanan kötü arzulara karşı olan eğilimi" anlamında kullanılmıştır. (Lisan, Tac, Sıhah) İslâmî dönemde kelimenin bu olumsuz anlamda kullanımı yaygınlık kazanmıştır.
Kur'ân'da " الهوىhevâ" kelimesi, hepsi de olumsuz anlamda olmak üzere tekil, çoğul ve fiil formlarıyla otuz sekiz âyette geçmektedir. Necm suresinin girişindeki birinci ayette fiil (هوى ) üçüncü ayette ( الهوى )isim olarak kullanılmıştır.
Kur'an'da, hevâsına; boş- iğreti tutkularına uyan kimseler, "hevâsını tanrı edinen" kişiler diye tanıtılmıştır:
43Kötü duygularını, tutkularını kendine tanrı edinen kişiyi gördün mü/hiç düşündün mü? Peki, onun üzerine sen mi vekil oluyorsun? (Furkān/43)
23Peki sen, kendi boş-iğreti arzusunu ilâh edinen ve Allah'ın bir bilgi üzere kendisini saptırdığı, kulağı ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü/ hiç düşündün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim doğru yol kılavuzluğu yapacaktır? Yine de öğüt alıp düşünmüyor musunuz?"
24Yine onlar, "Hayat, ancak bu dünya hayatımızdan ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak geçen uzun zaman değişime/ yıkıma uğratır" dediler. Hâlbuki onların buna dair hiçbir bilgileri yoktur. Onlar, sadece zan yürütüyorlar. (Câsiye/23, 24)
Kişi zevk ve arzularına uydumu her yolu kendisine mubah sayar. Kendi kendine özgü bir din edinir. Aşağıdaki uyarılar dikkate alınmalıdır. Zira mü'minlerin hem kendi hevâlarına uymaları hem de başkalarının hevâsına uymaları yasaklanmıştır.
77De ki: "Ey Kitap Ehli! Dininizde hakkın dışında aşırılığa gitmeyin. Daha evvel sapmış, birçoklarını saptırmış ve hak yolun ortasından sapmış bir toplumun tutkularına da uymayın." (Mâide/77)
56De ki: "Şüphesiz ki ben, sizin, Allah'ın astlarından yalvardıklarınıza kulluk etmekten yasaklandım." De ki: "Ben, sizin boş iğreti arzularınıza uymam. Eğer uyarsam sapıtmış olurum ve ben, kılavuzlandığım doğru yola erenlerden olmamış olurum." (En'âm/56)
120Ve sen onların dinlerine/yaşam tarzlarına uymadıkça Yahûdiler ve Nasara/ Hristiyanlar senden asla hoşnut olmazlar. De ki: "Şüphesiz Allah'ın kılavuzluğu, kılavuzluğun ta kendisidir." Ve eğer bilgiden sana ulaşan şeyden sonra bunların boş ve iğreti arzularına uyarsan, senin için Allah katından herhangi bir yakın olmaz, herhangi bir yardımcı da olmaz. (Bakara/120)
135Ey iman etmiş kimseler! Kendiniz, ana-babanız ve yakın akrabanız aleyhine de olsa, Allah için tanıklık eden kimseler olarak hakkaniyeti tümden ayakta tutanlar/ gözetenler olun. İster zengin olsun, ister fakir olsun, bilin ki Allah, ikisine de daha yakındır. Artık adaleti yerine getirebilmek için boş-iğreti arzunuza uymayın. Eğer eğip bükerseniz veya geri durursanız, biliniz ki şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. (Nisâ/135)
50Buna rağmen eğer sana cevap vermezlerse, bil ki onlar, yalnızca heveslerine uymaktadırlar. Allah'tan bir yol gösterici olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık [şaşkın, aşağı] kim olabilir? Kesinlikle Allah şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapan topluma yol göstermez. (Kasas/50)