Sözlükte “terk etmek, ayrılmak, ilgisini kesmek” anlamına gelen “هجرhecr (هجرانhicrân)” mastarından isim olan هجرةhicret, “kişinin herhangi bir şeyden bedenen, lisânen veya kalben ayrılıp uzaklaşması” demektir; ancak kelime daha çok “bir yerin terkedilerek başka bir yere göç edilmesi” anlamında kullanılır olmuştur. (Tüm kadim lügatler)
Dini bir terim olarak ise hicret, “mü’min kişinin kafirlerin hâkim olduğu vatanını terk edip İslâm ülkesine intikal etmesi” olarak özelleşmiştir.
Eğer Müslümanlar, yaşadığı ülkede mal, can, ırz, dinî inanç ve dinini koruma ve yaşama hürriyetini kaybetmişse yani mal, can, ırz, dinî inanç ve dini yaşama güvenliği kalmamışsa bunları koruyup, dinlerini yaşayabilecekleri bir yere hicret etmek zorundadırlar.
Kur’an’a ((Hûd /77-95, Hicr /58- 79, A‘râf /88- 92, Yûnus /90, Tâ Hâ /77-78, Şuarâ /52-67, İbrâhîm /9-13, Saffat/ 83-113)) ve tarihi bilgilere baktığımızda birçok peygamberin, Müslüman kitlelerin can, mal, ırz, dinî inanç ve dinini koruma, yaşama hürriyetini kaybettikleri ve yurtlarından çıkarılma ile tehdit edildikleri durumlarda hicret ettiklerini/ ettirildiklerini görmekteyiz.
Allah, kesinlikle Müslümanların düşkünlüğüne, esaretine, işgal altında; Müslüman olmayanların egemenliği altında yaşamalarına izin vermemiştir.
97,98Kesinlikle görevli güçlerin, kendilerine haksızlık ederlerken, geçmişte yaptıklarını ve yapması gerekirken yapmadıklarını bir bir hatırlattırdıkları şu kimselerin durumuna gelince; görevli güçler, “Ne işte idiniz?” derler. Onlar: “Biz, yeryüzünde güçsüzleştirilmiş kimselerdik” derler. Görevli güçler: “Allah'ın yeryüzü geniş değil miydi, siz, orada hicret etseydiniz ya?” derler. Artık, –erkeklerden, kadınlardan ve çocuklardan göçe güç yetiremeyen, kılavuzlandıkları doğru yolu bulamayan kimseler hariç– işte bunların varacakları yer cehennemdir. Ve o ne kötü gidiş yeridir! (Nisa/ 97, 98
Bu ayete göre, mü'minler, bu gibi durumlarda "Biz, esirdik, başkalarının buyruğu altında idik. O nedenle İslam ilkelerini yaşayamadık; dinimizi, dilimizi, kültürümüzü, malımızı, canımızı, ırzımızı koruyamadık" demekle kendilerini kurtaramazlar. Bu ayet, imkânı olan her Müslümanı kapsamaktadır. İslâm'ı tam olarak yaşayabilmek için herhangi bir teşebbüste bulunmayıp hicret etmeyenler, kendilerine dünya ve ahirette yazık ederler. Çünkü küfre rıza küfürdür.
68Ve âyetlerimiz/ alâmetlerimiz/ göstergelerimiz hakkında boşa uğraşanları gördüğün zaman, onlar ondan başka söze dalıncaya kadar hemen onlardan uzak dur. Ve eğer şeytan bunu sana terk ettirse de, hatırladıktan sonra o şirk koşarak yanlış davrananlar; kendi zararlarına iş yapanlar topluluğu ile beraber oturma. (En’am/68)
140,141Ve Allah, size Kur’ân'da: “Allah'ın âyetlerinin bilerek reddedildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze dalmadıkları sürece onlarla beraber oturmayın. Aksi hâlde siz de onlar gibi olursunuz” diye indirdi. Şüphesiz Allah, sizi gözetleyip duran kimselerin/münâfıkların ve kâfirlerin; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlerin hepsini cehennemde toplayandır. Artık Allah tarafından size bir zafer olursa onlar: “Biz, sizinle beraber değil miydik?” derler. Kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler için bir pay olunca da: “Size üstünlük sağlamadık mı, sizi mü’minlerden korumadık mı?” derler. Artık Allah, kıyâmet gününde aranızda hükmünü verecektir. Allah, mü’minlerin aleyhine kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlere asla bir yol vermeyecektir. (Nisa/ 140, 141)
Ayrıca Âl-i Imran/ 102, Nisa/ 60, Maide/ 54, 81, Hud/ 113’e de bakılmalıdır.
Yüce Allah, hicret edilecek yerle ilgili duyulabilecek iş bulamama, aç kalma, çevre edinememe gibi kuşkulara karşı da şu uyarılarda bulunmuştur:
100Kim de Allah yolunda yurdundan göç ederse, yeryüzünde barınacak çok yer ve genişlik bulur. Kim Allah'a ve Elçisi'ne katılmak üzere evinden çıkar, sonra kendisine ölüm gelirse, o kişinin ecri/ödülü şüphesiz Allah'a düşmüştür. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edendir. (Nisâ/ 100)
56Ey iman etmiş kullarım! Şüphesiz Benim yeryüzüm geniştir. O hâlde yalnız Bana kulluk edin. (Ankebût/ 56)
Allah, hicret görevini yerine getirenleri ödüllendireceğini de vadetmiştir:
218Şüphesiz ki iman eden kimseler, yurtlarından başka yurtlara göçen kimseler ve Allah yolunda gayret gösteren kimseler, Allah'ın rahmetini umarlar. Ve Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. (Bakara/ 218)
20İman eden, hicret eden ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda çaba gösterenler, Allah katında derece bakımından daha büyüktür. İşte bunlar, kurtulanların ta kendileridir. (Tevbe/20)
100Muhacir ve Ensar'dan ilk önce öne geçenler ve iyileştirme-güzelleştirme ile onları izleyen kimseler; Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan razı oldular. Ve Allah onlara, içlerinde temelli kalıcılar olarak altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte bu, büyük bir kurtuluştur. (Tevbe/100).
41,42Ve haksızlığa uğradıklarından sonra Allah yolunda hicret eden kişiler, kesinlikle Biz onları, sabretmiş ve sadece Rablerine işin sonucunu havale eden şu kimseleri bu dünyada güzel bir şekilde yerleştireceğiz. Ötekinin/âhiretin ücreti ise daha büyüktür. Keşke bilselerdi! (Nahl/ 41, 42).
Allah, Kur’an’da, Tevbe/13, Mümtehine/1, 9, Hacc/39- 41. âyetler ile, Müslümanlara, kendilerini yurtlarından çıkarmak isteyenlerle savaşılması emrini vermiştir.