[humur], "örtmek" anlamındaki hamr kökünden türetilmiş ve "örtü" demek olan hımar sözcüğünün çoğuludur. Lügatlerde, [ Lisânu'l-Arab, el-Mu'cemu'l-Vasıt, el-Müncid, Tâcu'l-Arûs.] hımar'ın "başörtüsü" anlamında olmayıp, genel "örtü" anlamında olduğu yer almakta ve başörtüsü anlamında da "mikna" ve "nasîf" sözcükleri gösterilmektedir. Örfte kadının başörtüsünün adı olan hımar sözcüğünün, Kur'ân'ın indiği dönemde de bu örfî anlamı taşıyıp taşımadığı kesin olarak tesbit edilememektedir.
جيب[ceyb]; "yaka, gömleğin göğüs yırtmacı"dır. Örtülerini yakalarının üstüne koysunlar cümlesinde, hımar sözcüğü, genel anlamı olan "örtü" olarak değerlendirilirse, âyette kadınlara örtülerini yaka yırtmaçlarının üstüne koymalarının emredildiği söylenebilir ki bu durumda başörtüsü söz konusu değildir. Yani âyette, başın değil, göğsün/gerdanlığın örtülmesi emredilmiş olur.
Ama hımar sözcüğü, özel anlamı olan "başörtüsü" olarak değerlendirilir ve Kur'ân'da da bu anlamda kullanıldığı kabul edilirse, âyette kadınlara, başörtülerini yakalarının üstüne koyup gerdanlarını kapatmalarının emredildiği söylenebilir. Bu takdirde hımar, saçları da kapatan "başörtüsü" demek olur. Kur'ân'ın indiği dönemde hür kadınların başörtüsü kullandıkları sâbit olduğundan, sözcüğün Kur'ân'da bu anlamda kullanılmış olma ihtimali de vardır.
Hımar sözcüğü üzerinde bugüne kadar birçok yorum yapılmış ve bu yorumlar sonucunda olur-olmaz birçok görüş ortaya çıkmıştır. Delile dayalı ortak bir görüşe varılamaması, toplumda yerleşmiş yanlışlara karşı çıkma ve düzeltme çaba ve cesareti gösteremeyen "din bilgini" denilen kesimin suçudur.
Arap kadınlarının göğüs kısmı yırtmaçlı elbiseler giydiği mütevatiren sâbit olduğundan, biz âyette, göğüsleri açık kadınlara, başlarına örttükleri örtülerinin uçlarını göğüslerinin üzerinde birleştirerek göğüslerini de örtmelerinin emredildiği görüşünü tercih ediyoruz. Dikkat edilirse Kur'ân'da "başlarını-saçlarını örtsünler" şeklinde bir ifade bulunmamakta, "örtülerini/başörtülerini salsınlar" denilmektedir. Bu durumda âyetten, başların örtülü olduğu ve bu fiilî durumun problem teşkil etmediği sonuçlarını çıkarmak mümkündür. Fakat Arap kadınları başörtülerini sırtlarına sarkıtıyor olmalılar ki, gerdan ve göğüs kısımları açıkta kalmakta ve âyette de bu kısmın, başörtüsünün göğüs yırtmacının üzerine salınması sûretiyle kapatılması istenmektedir. O çağda Arap kadınlarının göğüslerinin görülebildiği, bu yüzden de taciz, tecavüz ve zinâya davetiye çıkardıkları anlaşılmaktadır. İşte baş örtüsünün göğüs üzerine indirilmesi de bu gerekçe ile istenmektedir.
Sonuç olarak âyetin bu kısmında, başların örtülmesi gerektiğine dair bir talep yoktur. Başların örtülmesi; zînetleştirilmiş saçların saklanması, –yukarıda açıkladığımız gibi– âyetin, zînetlerini açığa vurmasınlar… bölümünden anlaşılmaktadır.