" حوتHut" sözcüğü Kur'an'da Kehf suresinin 61. ve 63. ayetleri ile Kalem suresinin 48. ve Saffat suresinin 142. ayetlerinde tekil olarak, bu ayette de çoğul olarak yer almıştır.
" حوت Hut" sözcüğü, dil bilimcilerinin bir kısmına göre "balık", bir kısmına göre de "büyük balık" demektir. Bu anlamıyla sözcük, tatlı ve tuzlu sularda yaşayan soğukkanlı omurgalıların genel adı olmakla beraber, eski çağlardan beri bilinen burçlar kuşağındaki bir takımyıldızın adı olarak da kullanılmaktadır.
Ancak Kur'an'ı doğru anlamak için sözcüklerin teamüldeki kullanımını değil, gerçek anlamlarını bilmek gerekmektedir.
Bu sözcüğün kökü olan "حوت hvt", Arap dilinde "hut" ve "havt" olmak üzere iki türlü okunur. Bu okunuşlara göre ortaya çıkan iki sözcüğün Bedeviler arasındaki kullanımı ise şu anlamlara gelmektedir:
"Hut" sözcüğü, "Ve Sahip lâ hayre fi şebabihi / Hûten, izâ mâ zâdenâ / …" mısraları olan bir şiirde tespit edilmiştir. Sözcük burada "ağır ağır da yutsa, çabuk çabuk da yutsa kendisine kâfi gelmeyen [doymayan, doyma duygusu olmayan]" anlamında kullanılmıştır.
"Havt" sözcüğü ise "kuşun suyun çevresinde veya vahşî hayvanın bir şeyin çevresinde dönüp durması, oradan ayrılmaması" anlamındadır. Buna da İslâm öncesi ve sonrası dönemden birçok örnek mevcuttur.[ (Lisanü'l-Arab; c:2, s:644)]
Bu temel açıklamadan anlaşıldığına göre, "hut" sözcüğü aslında doyma hissi olmadığı ve doyduğunu bilmediği için balıklara yakıştırılmış bir sıfattır, balık demek değildir. Nitekim herkesin bildiği gibi, sularda yaşayan balığın esas adı "semek"tir. Balıklarda doyma hissinin olmaması, yemelerine ara verme sebebinin doymaları değil de tıkanmaları olması bugün artık bilimsel bir bilgidir. Balıkların bu özelliklerini bilmeyen amatör akvaryumcuların, günlük ihtiyacın üzerinde yemleme yaptıkları takdirde çatlayarak ölen balıklarla karşılaştıkları, günlük hayata yansımış bir gerçektir. Balık oburluğunun balık cinsleri itibariyle gösterdiği özellikler ise Su Ürünleri Fakültelerinin araştırma raporlarına da girmiş durumdadır.
Buna göre, "hut" ve "havt" sözcüklerinin anlamlarını "hırs, doyumsuzluk" olarak ifade etmek mümkündür.
"Hut" sözcüğünün Kur'an'da yer aldığı pasajlardaki anlatım dikkate alındığında, sözcüğün daima "sebebiyet mecaz-ı mürseli" şeklinde kullanıldığı görülmektedir. Yani, sebep olan "hırs ve doyumsuzluk" zikredilmekte fakat hırsın insanda sebep olduğu "bunalım ve karamsarlık" kastedilmektedir.
"Hut" sözcüğü Kur'an'da bir yerde de zımnen kullanılmıştır. Bu yer Enbiya suresinin 87. ayetidir. Burada Yûnus peygamberden "Zünnun [kılıç sahibi, yani Ninovalı]" ifadesi ile bahsedilmektedir. Bu ifade ile zımnen Yûnus (as)'dan bahsedilmiş olması, daha önce [iniş sırasına göre 2. sure olan Kalem suresinde] Yûnus'un (as) peygamberimize "Sahibu'l-Hût" [Hût'un Arkadaşı)" olarak tanıtılmış olması dolayısıyladır. "Sahibü'l-Hût"un Yunus peygamber olduğu ise Saffat suresindeki ifadelerden açıkça anlaşılmaktadır. Kalem sûresinde Yunus (as)'dan ilk kez bahsedilmiş ve peygamberimize onun gibi olmaması bildirilmiştir:
48Öyleyse Rabbinin kararı için sabret, bunalan kişi gibi olma. Hani o, bir kez aşırı bunaldığında Rabbine seslenmişti. 49Eğer Rabbinden o'na bir iyilik ulaşmasaydı, kınanmış bir durumda, boş bir yere atılacaktı. 50Ancak, Rabbi o'nu seçti, sonra da iyilerden biri yaptı. (Kalem/ 48–50)
Ancak peygamberimiz, muharref Tevrat'ı okumayan ve Yahudi din adamlarıyla da herhangi bir ilişkisi bulunmayan bir kişi olduğu için, Kalem suresinin indiği tarihte kendisine yukarıdaki ayetler ile bildirilen "Sahibü'l-Hût"un kim olduğunu büyük bir ihtimalle bilmemektedir. Kalem suresindeki bu ayetler ile dikkati çekilip merakı celp edilen peygamberimiz, "Sahibü'l-Hût"un yani Yunus peygamberin kıssasını Saffat suresinden öğrenmiştir. Daha sonra inen Enbiya suresindeki "Zünnûn" ifadesiyle zımnen "Sahibü'l-Hût"un [Yunus peygamberin] kast edildiği de bu bilgiler ışığında anlaşılmaktadır:
87Ve Zünnûn'u [kılıç sahibini, Ninovalı'yı], hani öfkelenerek gitmişti de kendisini sıkıntıya sokmayacağımızı sanmıştı. Sonra da karanlıklar içinde, "Senden başka ilâh diye bir şey yoktur! Seni tenzih ederim. Şüphesiz ben yanlış; kendi zararlarına iş yapanlardan oldum!" diye seslenmişti.
88Sonra da Biz, o'na cevap verdik ve o'nu, gamdan/üzüntüden kurtardık. Ve işte, inananları Biz böyle kurtarırız.
(Enbiya/ 87, 88)
Yunus peygamber ile ilgili olarak Kur'an'da verilen bilgiler, Kalem, Saffat ve Enbiya surelerinde verilen yukarıdaki bilgilerden ibaret olmasına karşılık, Kitab-ı Mukaddes'te "YUNUS" adlı bir bölümle bir hayli ayrıntılı bir Yunus peygamber hikâyesi yer almıştır.