A'raf/ 148 ve Ta Ha/ 88'de yer alan "خوار Huvar" sözcüğü:
"Böğürmesi [çekici, aldatıcı sesi] olan" ifadesindeki "böğürme" sözcüğünün orijinali " خوارhuvar" sözcüğüdür. Bu sözcük, Lisanü'l-Arab'ta şöyle açıklanmıştır:
"Leys, "boğa sesi" olarak, İbn-i Side, "sığır, koyun, geyik ve havada uçan nesnelerin sesi" demişlerdir. "Huvar'ın aslı: Avcı geyik yavrusunu yakalar, onu bir yere bağlar ve onun kulaklarını ovalar. İşte o zaman geyik yavrusu böğürür [bağırır]. Bunu duyan yavrusunu kaybetmiş olan ana geyik, yavrusunun yanına koşar ve avcıya yakalanır." [ (Lisanü'l-Arab; c: 3 s: 245)]
Lisanü'l-Arab'ın verdiği bu bilgiye göre " خوارhuvar", bir hayvanın normal böğürmesi değil, bir hayvanı tuzağa düşürmek için başka bir hayvana çıkartılan sestir. Yani "çeken, aldatan bir ses"tir. Nitekim bu, bir yöntem olarak ördek ve keklik avında da yaygın şekilde kullanılmakta, hatta "خوار huvar" bir nevi boru ile taklit bile edilmektedir.
Konumuza bu bilgiler ışığı altında bakıldığında, ayetlerde "böğürtüsü [çekici, aldatıcı sesi] olan ceset" olarak nitelenmiş buzağının [altının] insanları tuzağa düşüren bir özelliğe, aldatıcı bir cazibeye sahip olduğu anlatılmaktadır.
Sonuç olarak bize göre burada konu edilen buzağı, [böğürmesi, çekici, aldatıcı sesi olan ceset], "altın"dır. Nitekim 148. ayetteki "kendi kadınlarının süs takılarından bir buzağı" ifadesi de buzağının ziynet olduğunu bildirmek suretiyle bu görüşü doğrulamaktadır. "Altın"ın [ziynetin] insanları nasıl tuzağa düşürdüğü, nasıl onları kendisine köle yaptığı [insanların "altın"ı ilâh edindiği], günlük hayatın içinde hiç çaba sarf etmeden görülebilecek bir olgu durumundadır. Ayrıca aynı kıssanın Bakara/67–71. ayetlerindeki anlatımında, ilâh edinilen sığır için kullanılan "sarı, lekesiz ve bakanlara haz veren" ifadeleri de aynen "altın"ın özelliklerini yansıtmaktadır. Bu konu, orada Rabbimizin "Bakara [sığır]" ifadesinin tevilini yapışı ile daha iyi anlaşılmış olacaktır.