Sözlük anlamı "örtünmek, gizlenmek, alışmak ve kulluk" demek olan "ilâh" sözcüğü, genelde "ibadet edilen, tapınılan, ululanan" nesnelerin ortak adı olmuştur. "İlâh" sözcüğünün "ibadet edilen varlık" anlamında kullanılmasının sebebi olarak; bu sözcüğe "ihtiyaçları gideren, işlenen amelin karşılığını veren, sükûnet bahşeden [huzur, rahatlık veren], yücelik, hükmü altına alıp koruyan, musibet anında koruyan" anlamlarının yüklenmiş olması gösterilebilir.
İslâmiyet'in saf tevhit akidesi, tapılacak, ibadet edilecek ve ululanacak olanın; kâinatı ve eşyayı yaratanın, yoktan var edenin sadece Allah olduğunu kabul eder.
Görüldüğü gibi İslâmiyet'teki "Allah" kavramı ile diğer dinlerdeki "ilâh" kavramı arasında tartışmaya yer bırakmayacak nitelikte büyük farklar vardır. Diğer dinlerdeki ilâhlar, bu dinlere mensup olan insanların korkularının, ihtiyaçlarının ürünü olup insanların isteklerine göre şekillenmişlerdir. Hüküm koyma özellikleri olmayan ve insanların korkularının, ihtiyaçlarının ortadan kalkması hâlinde fonksiyonlarını kaybedecek olan bu ilâhlar, insanlarla birlikte var olup insanlarla birlikte yok olurlar.
Oysa İslâm'da kişi, ilâhını kendi ihtiyaçları doğrultusunda edinemez. Zira İslâm, ibadet edilecek ilâhın tek, mutlak yaratıcı [her şeyi yaratan] ve tek hüküm koyucu olduğu esası üzerine oturtulmuştur. İslâm, insanları işte bu ilâha, yani Allah'a iman ve ibadet etmeye çağırmaktadır. İslâm'daki ilâh olan Allah, mutlak yaratıcı olduğundan her şeyden önce de vardır. Varlığı zatı ile kaimdir. Varlığını ayakta tutmak için kendisinden başka hiçbir desteğe ihtiyaç duymaz ve ebedî olduğu için de insanla birlikte yok olmaz.
"İlâh" sözcüğü Kur'an'da hem "Hak olsun batıl olsun, ayırım yapılmaksızın, insanların tapındığı varlık" anlamında, hem de "Gerçekten ibadete lâyık olan Hakk mabut" anlamında kullanılmıştır.