Rahman/22. Bu paragrafı iyi anlayabilmek için önce ayette geçen "Bahr (deniz)" sözcüğünü açıklamamız gerekiyor.
BAHR [DENİZ]
" البحرBahr" sözcüğü "genişlik ve açık yüzlülük" demektir. Denize "bahr" denmesi genişliğinden, enginliğinden dolayıdır. "Bahr" sözcüğü aynı zamanda "çok bilgili kişi" demektir. Mecaz olarak da anlamı "çok bilgili, saygın kişi" demektir. Bilindiği gibi, Türkçemizde de çok bilgili insanlar için "derya gibi adam" deyimi kullanılmaktadır.
" البحرBahr" sözcüğünün öz anlamı ve Fatır/12, Casiye/12 ve Nahl/14. ayetteki ifadeler dikkate alındığında, ayette geçen " iki deniz" ifadesinin, gayet büyük tatlı su ve tuzlu su birikintileri; göller, denizler ve de nehirler olduğu açıkça anlaşılır.
Ama biz biliyoruz ki, tatlı su birikintilerinde (nehir, göl) inci ve mercan yaşamaz; inci mercan tuzlu denizlerde yaşar. İnci, mercan, tuzlu sulardan, denizlerden çıkarılır.
Öyleyse burada konu edilen inci ve mercan değil; başka bir şeydir. Bu şeylerin ne veya neler olduğunu Kur'an'dan tespit edebiliriz.
Fatır/12,
12İki deniz de eşit olmuyor; şu tatlıdır, hararet keser ve içerken kayar; şu da tuzludur, yakar kavurur. Her birinden de taze bir et yersiniz ve giyeceğiniz bir süs çıkarırsınız. O'nun armağanlarından hakkınız olanı arayasınız ve kendinize verilen nimetlerin karşılığını ödersiniz diye onda suyu yara yara giden gemileri de görürsün.
Nahl/14
14Ve O, denizden taze et yiyesiniz ve ondan takındığınız süs eşyasını çıkarasınız diye armağanlarından rızık aramanız için ve kendinize verilen nimetlerin karşılığını ödemeniz için denizi sizin emrinize verendir. –Gemilerin denizde suyu yararak gittiklerini görüyorsun.–
Casiye/12
12Allah, işi olarak içinde gemilerin seyretmesi, sizin de O'nun armağanlarından rızık aramanız ve kendinize verilen nimetlerin karşılığını ödemeniz için denizi emrinize veren/ yararlanacağınız yapı ve özelliklerde yaratan Zat'tır.
Bu ayetlerde denizlerin, nehirlerin; tatlı ya da tuzlu suların insanlara sağladığı yararlardan bahsedilmektedir. Bu yararlar, gıda ve süs aleti oluşları, içme suyu, sulama suyu olarak kullanılmaları ve ulaşımdaki önemli yerleridir.
Ki, büyük suların bu yönde sağladığı yararlar, inci ve mercandan kat kat daha değerlidir.
Demek oluyor ki burada "İnci" ve "mercan" sözcüklerinin öz anlamları değil; tıpkı "altın" ve "gümüş " sözcüklerinden oluşturulan "altın-gümüş" öbeğinin deyimsel anlamı gibi "inci-mercan" öbeğinin deyimsel anlamı kastedilmektedir.
Bilindiği üzere altın ve gümüş birer tedavül aleti; birer maden isimleri iken "deyimsel olarak, "tüm ihtiyaçlar; ihtiyaçları karşılayan nesne" anlamında kullanılır.
Örneğin "Gökten altın- gümüş yağmaz" ifadesi, deyimsel olarak "çalışmadan hiçbir ihtiyaç karşılanmaz; çalışılıp da kazanılmalı" demektir. Arapçada olduğu gibi Türkçemizde de buna benzer birçok ifade bulunmaktadır.
"Para-pul", "baklava-börek" " yağ-kaymak" sözcük öbeklerini bu konuya örnek verebiliriz.
Konumuz ayette de "her ikisinden inci, mercan çıkar" ifadesi, "Her ikisinden de sizin yararınıza olan birçok şey; gıda ve süs aleti, içme suyu, sulama suyu ve ulaşımda kolaylık" elde edilir" demektir.
Nitekim:
"Âlimin her sözü Lal-ü mercan incidir;
Cahilin her sözü günde bin can incitir" denir.
Rahman Suresi'nin fonetik yapısı, şiirsel yapısı da dikkate alındığında bu ifadeler ile büyük bir sanat gösterimi yapıldığı da anlaşılır.