İns, Üns, İnsan
"İnsan" sözcüğü, "fi'liyan" kalıbında olup "ens" sözcüğünden türemiştir ve aslı "insiyan"dır.
Sözcük anlamı "beş duyu ile hissedilebilen, bilinen, görünen, tanıdık, ilişki kurulabilen, kaybolmayan, sürekli ortada duran" demektir. [(Lisanü'l Arab, " e n s" mad. )]
Sözcüğün anlamı bu olmasına ve evrendeki tüm görünebilen varlıkları kapsamasına rağmen bu sözcüğün sırf insana isim olarak verilmesinin nedeni, bu sözcüğün "ünsiyet anlamı da taşımasındandır. "İns" sözcüğünün "yakınlık, kaynaşma" anlamında kullanılan "üns" versiyonunu da dikkate aldığımız da "insanın hem cinsleriyle yakınlaşan, kaynaşan, sosyal bir varlık" olduğu anlamı ortaya çıkar. İnsan yaratılışı itibariyle karşılıklı ünsiyete muhtaçtır. Yani insan sosyal bir varlık olup, başka varlıklar ile ve özellikle de insanlar ile ilişki kurmadan yapamaz.
"İnsan" sözcüğünün lügat anlamı bu iken insanın Kur'an'daki niteliği de şöyledir:
Er Rahman/1-4
اَلرَّحْمٰنُۙ ﴿ ١ ﴾ عَلَّمَ الْقُرْاٰنَۜ ﴿ ٢ ﴾ خَلَقَ الْاِنْسَانَۙ ﴿ ٣ ﴾ عَلَّمَهُ الْبَيَانَ ﴿ ٤ ﴾
1-4Rahmân [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah], Kur'ân'ı/ öğrenip öğretmeyi öğretti, insanı oluşturdu, ona hayır ve şerri, iyiyi, kötüyü ayırmayı öğretti.
Burada konu edilen insanın yaratılışı, insanın ilk yaratılışı değil, hayvanlıktan insanlığa terfi ettirilişidir. Nitekim, "Her hayvan, hayvan olarak doğar, insan ise insan olarak doğmaz, sonradan insanlaşır" denilmiştir. O nedenle bu âyete göre, Kur'ân öğrenmeyen, öğrenip öğrenmeyenler, beyânı bilmeyenler, insan sûretinde olsalar da insan sayılmazlar.
Burada konu edilen insanın yaratılışı, işte bu oluşumdur. Bu konu, bu beyânnamenin devamı niteliğinde olan İnsan sûresi'nin başında detaylandırılmaktadır:
Âyette Allah'ın müdahalesinin üçüncü şekli, insana beyânı öğretmesidir ki bu, "insanın maksadını açıklaması" veya "hayır ve şerr arasındaki farkın öğretilmesi" anlamlarına gelir. Tercihe şayan olan ise, ikinci anlamdır: insana iyinin, doğrunun, hayrın, şerrin ne olduğunun öğretilmesidir.
İnsanın doğal yetenekleri iyiyi-doğruyu, yararlıyı-zararlıyı tam tamına kavramaya yeteri değildir. Allah'ın bildirdiği üzere insan fıtraten zâlim, nankör, sevinç delisi, ümitsiz, cimri, bencil, güçsüz, aceleci, hırslı, sabırsız, tahammülsüz, şehvet-perest olarak yaratılmıştır. İnsanın bu olumsuz niteliklerinden kurtulması, Kur'ân'daki ilâhî ilkeleri öğrenmesine bağlıdır. O nedenle Allah, toplumlara müdahale ederek iyiyi-doğruyu öğretecek kitap indirir, öğretmen gönderir.
İşte bu, Muhammed'in elçi oluşuna Allah'ın tanıklığıdır.
Bunlar, Allah'ın Rahmân olmasının tecellisidir. Yani, Allah, insanlara çok acıdığı için kitap indirir, elçi gönderir.
İnsan/1-3
هَلْ اَتٰى عَلَى الْاِنْسَانِ ح۪ينٌ مِنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُنْ شَيْـٔاً مَذْكُوراً ﴿ ١ ﴾
اِنَّا خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ اَمْشَاجٍۗ نَبْتَل۪يهِ فَجَعَلْنَاهُ سَم۪يعاً بَص۪يراً ﴿ ٢ ﴾
اِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّب۪يلَ اِمَّا شَاكِراً وَاِمَّا كَفُوراً ﴿ ٣ ﴾
1İnsan üzerine, henüz kendisi anılabilecek bir şey değilken, dehrden/milyarca yıldan bir süre geçti mi? Elbette ki geçti!
2,3Şüphesiz Biz, insanı karışık bir nutfeden oluşturduk. Onu yıpratacağız/yükümlülükler vereceğiz. Bu nedenle onu çok iyi işitici, çok iyi görücü yaptık; iyiyi kötüyü ayıracak bilgileri yollayarak bilgilendirdik. Şüphesiz Biz, ona yolu gösterdik, ister kendisine verilen nimetlerin karşılığını ödeyen biri olsun, ister nankör.
Bu âyetler, Rahmân sûresi'ndeki, Rahmân, Kur'ân'ı öğretti, insanı yarattı, ona beyânı öğretti âyetlerini açmaktadır. İnsan, önce hiçbir şey değildi; değer verilecek bir özelliği yoktu, açıkça sıradan bir hayvandı. Sonra da ilâhî lütfa mazhar kılınarak kendisine temyiz kabiliyeti; iyiyi, güzeli, çirkini, zararı, yararı ayırt etme imkânı verildi.
Buradaki "çok iyi işitici, çok iyi görücü olmak", insanın ayırt etme, gidilecek yolu seçme yetisinden kinayedir.
Allah, insana temyiz yetisini verdikten sonra elçi gönderip kitap indirerek doğruyu da göstermiş ve kişiyi özgür iradesiyle baş başa bırakmıştır: Şüphesiz Biz, ona yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör:
Kısacası insan;
"Gelişmiş bir beyine sahip, sosyal yaşamı olan, soyut düşünme yetisine; mükellef tutulacak düzeyde yani iyiyi kötüyü ayırt edecek düzeyde sahip akıl ve zekâya sahip, okur- yazarlığı, dil, âlet kullanma ve üretme kabiliyeti olan varlık" demektir. Ki bu özellikler kendisine yaratılıştan Allah tarafından sağlanmıştır.