Bu sözcük "kabul etmeme, geri çevirmek" anlamındaki "ر د د redd" sözcüğü türevlerinden إفتعالiftiâl babından mastar olup Kalıp anlamı " bir etki ile reddetme, geri çevirmek" demektir. Bunun isim hali " الردةridde"dir.
Terim olarak ise; "Bir Müslümanın İslâm dinini terk etmesine veya başka bir dine dönmesine" denilmektedir. Hak dinden dönen kimseye de " المرتدmürted" denir.
Sözcüğün kalıp anlamı dikkate alındığında, dinden dönme olayının hariçteki bir etki ile yapıldığı anlamı vardır. Yani akıllı, objektif olan birisinin kendisinin böyle bir şey yapmayacağını; bunu ancak bir başkasının etkisiyle yapabileceği anlamı vardır.
Allah, insana temyiz yetisini verdikten sonra elçi gönderip kitap indirerek doğruyu da göstermiş ve kişiyi özgür iradesiyle baş başa bırakmıştır. Kimse Müslüman olmaya zorlanamaz.
Bakara/256, İnsan/2, 3, Yûnus/99, Kehf/29, İnsan/29, En'âm/35, 104-107, 149; Ra'd/31; Şu'arâ/3-4; Hûd/15, 28; Kâfirûn/6; Yûnus/99, 108; Teğâbün/2; Zümer/7, 15; Nahl/9, 36, 93, 99; Secde/13; Mâide/48; İsrâ/15, 18; Şûrâ/20, 48; Ğâşiye/21-22; Nisâ/80; Beled/10, Fussilet/40.
Ayetlerde, dinde zorlamanın/tiksindirmenin olmadığı ve olmaması gerektiği gerekçeleriyle açıklanmaktadır.
Allah, insanlara irâde ve seçme hakkı tanımıştır. İnanç bir gönül işi olduğundan insanların kalplerine nüfuz etmek ve beyinlerini kontrol etmek mümkün değildir. İnanç konusunda insanları zorlamanın, ikiyüzlü kimseler üretmekten başka bir işe yaramadığı tecrübeyle sâbittir. Ayrıca cebr/zorlama ve baskı, imtihan esprisine de aykırıdır. O nedenle Yüce Allah insanları bu konuda özgür bırakmıştır.
Müslüman olduktan sonra akıl ve vicdanının aksi davranışla İslâm'ı terk edenlerin dünya ve ahirette karşılaşacakları tehlikeler de açıklanmıştır:
Bakara/217, Al-i Imran/83-91, 106 Nisa/ 115, 137, Maide/54, Nahl/106.
Bu ayetlerde Allah, ahırette cezayı göze alarak herkesin dinden dönebileceğini bildirmesine rağmen rivayetler ile dinden dönenin öldürüleceği hükmünü dine sokmuşlardır: (Buhârî, Cihad, 148, İ'tisâm, 28, Buhârî, Diyât, 6, Kasâme, 25, 26). (Ebû Dâvud, Zekât, l), (Ebû Dâvud, Cihâd, 90)
Tekfir Bazı Müslümanlar, kendi din anlayışlarına uymayan bir anlayış ve inancın sahiplerini hemen tekfîr edip hemen kâfir damgasını basıyorlar.
Bu hususta unutulmaması ve uyulması gereken ilkeler vardır. Öz olarak:
- Lüzûm-i küfür değil, iltizâm-ı küfür küfrü gerektirir.
- Te'vil, tekfiri gerektirmez.
- Tekfir kararı, şahıslara bırakılmış değildir. Herkes önüne gelene kâfir, müşrik, mürted damgası vuramaz. Bu konuda İslâm mahkemesi karar verir. Bu yetkiyi şahıslar kullanamazlar.
İrtidat ve mürted konusu ile ilgili rivayetler esas alınarak yüzlerce hüküm ortaya konulmuştur. Esas olan ise Kur'an'daki hükümlerdir.