İSTİÂNE الإستعانة
إستعانةİstiâne sözcüğü, "yardım; bir işte arka çıkma" [ (Tac, Lisan)] anlamında olan " ع و ن avn" kökünden türetilmiştir. Üç harfli " عونavn" mastarı, altı harfli " إستفعالİstif'al" babına; " إستوعنistev'ane" şekline dönüştürülmüştür. Sözcüğün bu babdaki anlamı, "Yardım istemek" demektir.
Sözcüğün kökü olan " عونavn" farklı türevleriyle Kur'an'da beş kez geçerken " إستعانة istiâne" kalıbı, altı kez (Fatiha/5, Bakara/45, 153, A'raf/128, Yusuf/18, Enbiya/112) yer alır.
Burada konu edilen yardım, hangi yardımdır? Acil bir sağlık sorunu ortaya çıktığında,   ambulans çağırmak, doktordan yardım istemek, yangında itfaiye çağırmak, sıradan işlerde herhangi birinden ve kurumdan yardım istemek; bu ayet kapsamındaki yardım mıdır?
Bu sorunun cevabını bulmamız için " إستعانة istiâne" sözcüğünün geçtiği ayetleri iyi anlamamız gerekmektedir.
Fatiha/5-7
"Yalnız Sana kulluk ederiz ve yalnız Senden yardım isteriz. Bize, üzerlerine gazap dökülmüşlerin ve şaşkınlığa saplanmışların yolunun dışındaki, kendilerine nimet verdiklerinin yolu olan dosdoğru yolu göster!"
Açıkça görüldüğü üzere burada istenen yardım, üzerlerine gazap dökülmüşlerin ve şaşkınlığa saplanmışların yolu dışında kendilerine nimet verilenlerin yolu olan "Dosdoğru Yolun"; diğer bir ifadeyle SIRAT-I MÜSTAKİM'İN gösterilmesi" için istenen yardımdır.
Bakara/127-129
127-129Ve hani İbrâhîm ve İsmâîl Beyt'ten temelleri yükseltirler: "Rabbimiz! Bizden kabul buyur, şüphesiz Sen en iyi işitenin, en iyi bilenin ta kendisisin. Rabbimiz! Bizim ikimizi Senin için sağlamlaştıran [esenlik, mutluluk kazandıran, insanların İslâm dinine girmesini sağlayan] biri kıl. Soyumuzdan da Senin için sağlamlaştıran [esenlik, mutluluk kazandıran, insanların İslâm dinine girmesini sağlayan] bir önderli toplum getir. Ve bize kulluk yöntemlerini göster, tevbemizi de kabul et. Şüphesiz Sen suçtan dönüşleri çokça kabul edenin ve çok merhametli olanın ta kendisisin. Rabbimiz! Bir de onlara içlerinden bir peygamber gönder ki onlara Senin âyetlerini okusun, onlara kitabı ve haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri öğretsin, onları arındırsın. Hiç şüphesiz Sen, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/ mutlak galip olanın, en iyi yasa koyanın, bozulmayı iyi engelleyenin; sağlam yapanın ta kendisisin."
Yusuf/18
18Bir de gömleğinin üzerinde yalandan bir kan getirdiler. Babaları dedi ki: "Tam tersine, nefisleriniz aldatıp size bir iş yaptırtmış. –Artık güzel bir sabır!– Bu anlattıklarınıza karşılık yardımına sığınılacak olan ancak Allah'tır."
Bu âyette Yusuf'un kardeşlerinin kurdukları plan gereği, Yusuf'u kuyuya bırakmaları ve onun öldüğüne babalarını ikna etmek için kan lekeli gömleğini getirmeleri şeklindeki din dışı davranışları karşısında, babalarıYakup Peygamberin Allah'tan istediği yardım; "Güzel Bir Sabır/SABR-I CEMİL'DİR.
Enbiya/ 112
112De ki: "Rabbim! Aramızda gerçekle hükmet" ve "Bizim Rabbimiz, o yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'tır, sizin nitelemeleriniz üzerine yardımı istenendir."
Burada konu edilen ve Allah'tan istenen yardım; müşriklere karşı Sırat-ı Müstakim ve onların karşısında dirençli olmalarıdır. Bunun örneklerini şu ayetlerde görmekteyiz:
Bakara/45
45,46Bir de sabretmekle, salâtla yardım isteyin. –Şüphesiz salât ve sabırla yardım istemek, saygılı olanlardan; gerçekten Rablerine kavuşacaklarına ve gerçekten kendilerinin O'na dönücü olduklarına inanan kimselerden başkasına çok ağır gelir.–
A'raf/128
128Mûsâ, toplumuna dedi ki: "Allah'ın yardımını isteyin ve sabredin. Şüphesiz ki yeryüzü Allah'ındır. Kullarından dilediğini ona mirasçı yapar. Mutlu son da Allah'ın koruması altına giren kimseler içindir."
Bakara/153
153Ey iman etmiş kimseler! Sabretmekle ve salâtla yardım isteyin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.
Bakara/250
250Ve onlar, Câlût ve ordusu için ortaya çıktıkları zaman, "Rabbimiz! Bize çok çok sabır ver de gevşemeyelim, zaafa düşmeyelim, boyun eğmeyelim, ayaklarımızı sâbit tut ve kâfirler toplumuna; senin ilâhlığını, rabliğini bilerek reddedenler topluluğuna karşı bize yardım et!" dediler.
A'raf/126
… Senin bizi, yakalayıp cezalandırman da sırf Rabbimizin âyetleri gelince onlara iman etmemizden dolayıdır." –"Ey Rabbimiz! Bize çok çok sabır ver de gevşemeyelim, zaafa düşmeyelim, boyun eğmeyelim. Canımızı da Müslümanlar olarak al!"–
Bu ayetlere bakıldığı zaman sadece Allah'tan istenecek yardım:
Sırat-ı Mustakim yani gerçek din, dinin kaynağı, şirkten uzaklaşmak her türlü manevi pislikten temizlenmek ve salât, sabır için olan yardımdır. Kur'an'da gördüğümüz, elçilerin istianelerinin hepsi de bu konulara yöneliktir.
Aslında da bu konularda yardım edebilecek tek Zat, Allah'tır.
Leyl/12
12Doğruya ve güzele kılavuzlamak sadece Bizim üzerimizedir.
Hak dinde başkasından yardım istemek, şirktir; dinde, Allah'a ortak kabul etmektir.
Şura/21
21Yoksa onların, Allah'ın dinde izin vermediği şeyi kendileri için meşru kılmış ortakları mı vardır? Eğer "Fasl Sözü" [Bkz. 200 nolu not.] olmasaydı, aralarında kesinlikle işleri bitirilmişti. Ve şüphesiz şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanlar; kendileri için acı bir azap olanlardır.
Allah, المستعان Müsteân'dır (Sırat-ı Mustakim, sabır ve salâtta yardımı istenen ve beklenen Zat'tır).
Netice: Sıradan işlerde herhangi birinden ve kurumdan yardım istemek bu ayet kapsamında değildir ve insanı şirke bulaştırmaz.
Not: " ن ص رn s r" harflerinden oluşan " نصرةNusret; نصرnasara ينصرyensuru …", genellikle "yardım etmek" anlamında çevrilse de sözcüğün esas anlamı, "mazluma yardım temek"tir. Bu sözcük, mutlak yardım anlamında değildir. [ (Tac, Lisan)]