Kur'an'ımızda, üzerinde önemle durulması gereken sözcüklerden bir tanesi de " إستحياءİstihya" sözcüğüdür. Bu sözcük, A'râf/127, 141, Bakara/26, 49, İbrahim/ 6, Kasas/4, Ahzâb/53 (iki kerre), Mü'min/25'te olmak üzere dokuz yerde fiil formuyla (muzâri; geniş zaman ve şimdiki zaman kalıbıyla) geçmektedir.
Kalıp aynı olmasına rağmen genellikle Ahzâb/53'teki iki adet istihyâ ve Bakara/26'daki istihyâ "utanma, çekinme" anlamında; diğerleri de "hayatlandırma, hayatta bırakma" anlamında tercüme edilir. Böylece, Firavunun, israiloğullarının oğlan çocuklarını boğazladığı, öldürdüğü kız çocuklarını da sağ bıraktığı kabul edilir.
Biz daha evvel İsrailoğullarına uygulanan baskıları ifade eden ayetlerde geçen "zebh" ve "katl" sözcüklerinin mecaz anlamlarını dikkate alarak firavunun oğlan çocuklarını boğazlamadığını katletmediğini onları "niteliksizleştirerek mağdur ettiğini" açıklamıştık. (Tebyinü'l Kur'ân; A'râf/142. âyet tahlili)
Bu tahlilimizde de kadınlara yapılan " إستحياءİstihyâ" uygulamasını tahlil edeceğiz.
" إستحياءİstihyâ" sözcüğünün tahlili:
Kadim lügatlere ve kaynaklara baktığımızda Arapların " حh ىy ىy" harflerinden iki farklı fiil türettiklerini görüyoruz:
Birincisi, Sarf ilmine göre İkinci Bab: " حيَىَhayeye, يَحْيِىُyahyiyü, حيّاًhayyen, حياة hayâten … çekimi olup canlanmak, hayatta olmak anlamındadır. (Bazı bilginler, "canlılık" anlamındaki bu şıkkın " وvav" harfiyle " ح ى وhyv" kökünden geldiğini onun için de Mushafta " صلوةsalât", " زكوةzekât" "sözcükleri gibi " وvav" harfiyle "حيوة". şeklinde yazıldığını açıklamışlardır.) (LİSAN ve TAC)
İkincisi, Sarf ilmine göre Altıncı Bab: " حَىِىَhayiye, يَحيِىُ yehyiyü حياءً hayâen…" çekimi olup, utanmak, ucuzluk, değersizlik anlamındadır.
"Hayâ", kınanma ve tenkit edilme korkusu ile insanda meydana gelen bir moral bozukluğu ve hal değişikliğidir. Bu kelime, حياة lafzından türemiştir. نسى خشى denildiği gibi حَيِىَ الرجل (Adam utandı) da denilir. Bir de aynı şekilde, atın diz kapağı kemikleri hastalandığı zaman, aynı vezinde, شطى الفرسdenilir. Hayâ, kendisine moral bozukluğu ve değişiklik arız olan varlığın kuvvetini kıran, hayatını kederlendiren şey manasına alınmışın Nitekim Araplar, مات حياءً هلك حياء من كذا ذاب حياء ورأيت الهلاك فى وجهه من شدة الحياء"Şundan utandığından dolayı kahroldu," "utancından öldü;" "yüzünde utancının şiddetinden dolayı kahrolma belirtisi gördüm" ve "utancından eridi " demişlerdir. (Razı: Bakara/26 açıklamalarından)
Kur'an'ımızda bu ifade إستفعالİSTİF'ÂL babının muzârisi (şimdiki zaman, geniş zamanı) kalıbıyla, istihyâ şeklinde yer alır. Bu kalıp, lazım (geçişsiz) filleri müteaddi (geçişli) yaptığından " حياءhayâ" utanmak sözcüğü, istif'âl kalıbında "utandırma, ucuzlaştırma, değersizleştirme" anlamına dönüşmektedir.
Kur'an ayetlerindeki sözcüklerin " النساءNİSÂ (kadınlar)" olduğunu ve " إستحياء istihyâ" sözcüklerinin " حياءhayâ" kaynaklı anlamlarını dikkate alınca kanaatimiz o dur ki, Firavun İsrailoğullarının kadınlarını da utanacakları, onurlarını kıracak birtakım işler yaptırtmak suretiyle itibarsızlaştırmaktadır, onları utanca boğmaktadır.
Bir de şu inceliği dikkate almalıyız: Kur'an'da geçen ifadeler " النساءNİSÂ (kadınlar)" sözcüğü olup " بناتBENÂT (kızlar)" sözcüğü değildir. Bu demektir ki, Firavun "İstihyâ" olayını yeni doğan kızlara değil erişkin kadınlara uygulamaktadır.
Ayrıca, kadınlar öldürülmediğine göre sağ kalıyorlardı. Onların sağ kaldığını beyan anlamsız bir açıklamadır.
Ayetlerin, Firavun'un İsrailoğullarının kız doğan bebeklerini hayatta bırakmasıyla alakası yoktur. "İstihyâ" ayetlerini bu şekilde anlamak, Kasas/4'teki "mustazaflaştırma" ve Zuhruf/ 54'teki "hafifleştirme, hafife alma" yönündeki verilen bilgilere uygun anlayıştır:
Kasas4Şüphesiz ki Firavun, yeryüzünde yüceldi ve idaresi altındaki insanları grup grup yaptı; onlardan bir grubu güçsüzleştirmek istiyor; bunların oğullarını boğazlıyor; eğitimsiz, öğretimsiz bırakıp niteliksiz bir kitle oluşturarak güçsüzleştiriyor, kadınlarını utanca boğuyordu. Şüphesiz ki o, bozgunculardan idi.
Zuhruf54Firavun kendi toplumunu etkisizleştirdi; niteliksizleştirdi de onlar da ona itaat ettiler. Şüphesiz onlar, hak yoldan çıkmış kimseler toplumu idiler.