KISAS القصاص
Bakara 178Ey iman etmiş kişiler! Ölümlü olaylarda kısas; taraflar arasında âdil karşılık size farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın… Ama her kim, ölenin kardeşi tarafından bir şey karşılığı bağışlanırsa, o zaman örfe uymalı, ona güzellikle ödemelidir. Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim sınırları aşarsa, artık acı veren azap onun içindir.
179Ey kavrama yetenekleri olanlar! Allah'ın koruması altına girersiniz diye bu âdil karşılık ilkesinde sizin için hayat vardır.
Bu âyette toplumsal ilkelerden kısas [âdil karşılık] ilkesi gündeme getirilmiştir.
* Ölümlü olaylarda kısas [âdil karşılık] yapılmalıdır.
* Kısas, hüre hür, köleye köle, kadına kadın olarak uygulanmalıdır.
* Katil, onun [ölenin] kardeşi tarafından bir şey karşılığı bağışlanırsa, o zaman örfe uymalı, ona güzellikle ödemelidir.
* Bu, Allah tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir.
* Bu ilkelere uymayanlar Allah tarafından cezalandırılacaktır.
* Takvâlı davranılması için bu kısasta hayat vardır. Akıllı kimseler bunu uygularlar.

القصة- القصاصKISSA, KISAS
"Kıssa", "baştaki saçın, koyunun yününün, tırnağın kesilmesi" anlamındaki (Tac ve LİSAN) "kasas" fiilinin türevlerindendir. Ki Kısas, makas sözcükleri de buradan gelir. (Kısa, kısaltma sözcüklerinin de Arapçadan Türkçeye geçtiğini sanıyoruz.)
Yalnız bu fiilin anlamı ile "qataa (kesmek)" fiili arasında ince bir fark söz konusudur. "Qassa" fiili, "kesildiği zaman yeniden ortaya çıkan; aynen tekrarlanan şeylerin kesimi" anlamındadır.
İşte bu anlam ekseni itibariyle Kur'an'da Kasas/11, Kehf/64'de "Aynı yoldan geri dönmek" anlamında kullanıldığını görüyoruz.
Kur'an, geçmişte yaşanmış önemli olaylara "kıssa" demiş ve gelecekte de aynı olayların aynıyla yaşanacağına işaret etmiştir. Böylece tarihten ibret ve ders alınmasını istemiştir.
Sözcüğün türevlerinden bir diğeri de "Kısas" sözcüğüdür. "Kısas", ceza hukukunda "ayniyle karşılık verme; ölüme ölüm, yaralamaya yaralama" yani "âdil karşılık" anlamındadır. [Lisânu'l-Arab; c. 7, s. 377-380, "Kss" mad.]
[KISÂS]
Katil sanki öldürmekte belli bir yol izlemiş de, bu hususta onun izi takip edilip izlediği yoldan gidilerek kendisine ulaşılmıştır. Kısas, katilin, cinâyeti nasıl ve ne ile işlediyse aynı şekilde öldürülmesini değil, sadece öldürmesine karşılık öldürülmesini ifade eder. Sözcük, işteş kalıpta olduğundan, söz konusu adil karşılık verme işinde, tarafların çok hassas davranmaları sözkonusu olacaktır. Adalet sağlarız derken hak sahibinin haksızlığı da sözkonusu olabilecektir. O nedenle bu ifade, çözümün af ile gerçekleşmesi gerektiğine işaret olmaktadır.
Daha evvel mü'minlere cinâyet hususunda; İsrâ/33, Furkân/68, En'âm/151'de gerekli ilkeler bildirilmişti.
Kısas, cinâyeti (suçu) kim işlemişse ona uygulanır. Cinayeti işleyen kişinin yakınlarını ilzam etmez.
Kısası ancak kamu otoritesi tarafından uygulanır. Herhangi bir kişi veya topluluk bunu yapamaz. (Böylece kan davası da önlenmiş olur)
Bir cinâyeti birkaç kişi beraber işlemişse, kısas hepsine uygulanır.
Şüpheli durumlarda kısas uygulanmaz.
Suçlulara bu cezâ uygulanırken sosyal stadü itibara alınmaz.
Suçun, kasden yani bilerek işlenmesi gerekir. Hatalı öldürme ve yaralamalarda başka cezâlar uygulanır.
Öldürülenin vârisleri veya yaralananın kendisi 'diyet' isterse veya affederse, kısas uygulanmaz.
Konumuz olan âyette, cinâyet işleyenlerin âdil bir şekilde cezalandırılması öngörülmektedir. Yalnız burada katili öldürürken dikkate alınması gereken kriterler vardır: hüre karşılık hür; kadına karşılık kadın; köleye karşılık köle…
Bu âyet-i kerîme, kişinin kendi türünden birini öldürmesinin hükmünü (yani, hürün hürü, kölenin köleyi, dişinin dişiyi öldürmesinin hükmünü) bildirmekte; başka kombinasyonlarda ise cezalandırmayı kamuya/örfe bırakmaktadır.
Mâide sûresi'nde (44-49. ayetler) yer aldığına göre, İsrâîloğulları'na da kısas emredilmiştir.
45Ve Biz, Tevrât'ta onlara, zata zat, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş yazdık. Yaralara kısas vardır. Bununla beraber kim kısas hakkını bağışlarsa, bu kendisi için kefaret olur. Ve kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar yanlış; kendi zararlarına iş yapanların ta kendileridir.
Bu pasajdaki hükümler, Medîne'de devlet reisi Rasûlullah, tebanın bir kısmı da Yahûdi olduğundan, Yahûdilere uygulanmak üzere indirilmiştir. O nedenle de Rasûlullah'a, Sen yine aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, onların hevalarına uyma talimatı verilmiştir. Kitab-ı Mukaddes'in; Çıkış, 21:23-25, Levililer, 24:19-21, Tesniye, 19:19-21, I. Samuel, 15:33. bölümlerinde de yer alan bu konu, Mâide sûresi'nde detaylı olarak işlenecektir.
KISAS HAYATTIR
Âyette, bu kısasta sizin için hayat vardır buyurularak Kur'ân'da öngörülen kısasta hayat olduğu ifade buyurulmuştur. Bu, sanatsal bir ifadedir: Öldürmede hayat… Üzerinde çok düşünülmesi gereken bir vecize…
Allah'ın öngördüğü kısas [âdil karşılık] nedeniyle, birini öldürmek isteyen kimse, kısas korkusuyla bu işten vazgeçer; böylece her ikisi de hayatta kalır. Kısasın uygulanması hâlinde de, olay kan davasına dönüşmeden kapanır; böylece taraflardan bir çok insanın muhtemel ölümü engellenir. Ayrıca hak sahibi, kısas yapılacak kimselerdeki denksizlik nedeniyle af yoluna giderek öldürülecek kimsenin hayatının bağışlanması ile de bir hayat daha kurtulmuş olur.
Kısas, insanlık için bir nimettir. Kısasın uygulanmaması, sadece maktule değil insanlığa karşı da bir suçtur. Hatta cinâyeti teşvik ve insan hayatına değer vermemek; binlerce cinâyete kapı aralamaktır.