Ayette geçen " قسطkıst" sözcüğü genellikle " عدلadalet" diye açıklanmıştır. Böyle açıklanmış olmakla beraber, "kıst" sözcüğü tam olarak "adalet" demek değildir. Çünkü "adalet", "bire bir karşılık, denge, denklik, eşitlik" [ (Lisanü'l-Arab; c.7, s. 359-360)] demek iken, "kıst" sözcüğü "nasip, pay, hak edilmiş olan pay" [ (Lisanü'l-Arab, c.6, s. 123-128)] demektir.
"Kıst" söz konusu olduğunda, mutlaka hak edilen ve söz verilen kadar karşılık ödenir. Bir nevi eşitlik olan "adalet" ise işlenene bire bir karşılık vermeyi gerektirir. Hâlbuki eşitlik her zaman hakkın karşılığı değildir, hatta bazen de zulümdür. Nitekim çalışma hayatında eşitlik esası değil, elemanların kalifiye oluşu, kıdemi gibi hususlar hesaba katılarak kıst esası uygulanır; böylece ücretler kişilerin niteliklerine göre belirlenir. Bir aile reisi de evlâtları arasında eşitlik ilkesiyle değil, kıst ile muamele yapar. Çünkü her çocuğun yaşına ve gördüğü eğitime göre ihtiyaçları değişiktir ve çocuklar aile bütçesinden bu ihtiyaçlara göre pay alırlar. Meselâ, biri ilk öğretimde diğeri üniversitede okuyan iki çocuklu bir aile, çocukların harçlıklarını hiçbir zaman eşit miktarlarda tespit etmez.
Türevleriyle birlikte Kur'an'da 27 kez yer alan " قسطkıst" sözcüğünün, " اقتساط iktisat [zulme yol açmadan, aşırıya kaçmadan, hayırlı, yararlı yolu izlemek (Bu sözcük, "orta yolu izlemek" anlamındaki " قصدkast" sözcüğünün türevlerinden olan "إقتصادiktisad" sözcüğüyle karıştırılmamalıdır)", " تقسيط taksit [hakkı olan bir şeyi belli zamanlara pay pay bölmek]" ve " قسطاسkıstas" formları Arapça anlamlarının aynısıyla Türkçede de kullanılmaktadır.
Rabbimiz hem " عادلAdil", hem de " قاسطKasit"tir. Yani, hem adaletle hem de kıst ile muamele eder:
Nahl/71, Zühruf/32.

Mirasın dağıtımında evlâtlar arasındaki pay farklılığı ve miras taksiminde başkasına ait yetim bulunması hâlinde o yetime de pay verilmesi, Rabbimizin "kıst" ile muamelesinin örneklerindendir.
Rabbimiz insanlara da kıst ile muamele etmelerini emretmiş ve bu davranışta bulunanları övmüş ve sevdiğini bildirmiştir.
Bu konuda ayrıca Bakara/282, Ahzab/5, Âl-i Imran/18, 21, Nisa/3, 127, 135, En'am/152, A'raf/29, Yunus/4, 47, 54, Maide/42, Hucurat/9, Mümtehine/8, Hud/85, Enbiya/47 ve Rahman/9'a bakılabilir.
"Kıst" sözcüğü, "adl" sözcüğü gibi "ezdat"tandır. "Hak edilmiş pay" anlamında kullanılan sözcük, aynı zamanda bu anlamın zıddı olan "zulüm, hakkı gasp etme" anlamında da kullanılır:
(Cinn/14, 15)
14. ve 15. ayetlerde "zalimler" olarak çevirdiğimiz " القاسطونqâsitûn" sözcüğü adalet ve zulüm için de kullanılabilen bir sözcüktür. Zıt anlamlara gelebilen bu tür sözcüklere Arapçada "ezdâd" denir. Bu özelliğinden dolayı "qâsitûn" sözcüğünün "adil olanlar" anlamında çevrilmesi de mümkündür. Bu sözcüğün hangi yerde hangi anlamda olduğu, içinde geçtiği konudan anlaşılır. Sözcüğün burada "zalimler" olarak çevrilmesi, 14. ayette "Müslümanlar" sözcüğünün karşıtı olarak yer alması sebebiyledir. Sözcüğün bu özelliğine örnek olması bakımından, klâsik eserlerde yer alan bir metni, Razi'nin anlatımıyla dikkatlerinize sunuyoruz:
Saîd b. Cübeyr İle Haccac:
Sa'îd b. Cübeyr'den rivayet edildiğine göre, Haccâc, öldürmek istediği zaman ona, "Benim hakkımda ne dersin?" demiş. Sa'îd de, "Sen kâsıt ve âdilsin" demiş. Bunun üzerine oradakiler, Sa'îd b. Cübeyr'in onu âdil ve insaflı olarak nitelediğini sanarak "Ne güzel söyledi!" deyince, Haccâc, "Ey cahiller, o beni zâlim ve müşrik diye tavsif etti" demiş. Zalim olma ile ilgili olarak da Hak Teâlâ'nın müşrik olma ile ilgili olarak "Hem sonra o KÂFİRler rablerinden udûl ederler, dönerler" (En'âm, 1) ayetini okumuştur. [ (Razi; Mefatihu'l-Gayb)]
Ayrıca "udl" sözcüğünün de "kıst" sözcüğü gibi "ezdad"dan olduğunu belirtmek gerekir. Adalet ve kıst sözcükleri ile ilgili detay, Yunus Suresinin 4. ayetinin tahlilinde verilmiştir.