KİTAB-I MÜBİYN كتاب مبين
Kur'an'daki kitab-ı mübiyn (apaçık kitap/ açıklayıcı kitap) ifadeleri, iyi incelendiğinde bazılarının Kur'an'a yönelik bazılarının da İlmiilahiye'ye yönelik olduğunu görürüz.
Kur'an'ı niteleyenler:
Maide/15, Yusuf/1, Şuara/3, Neml/1, Kasas/2.
İlm-i ilahiyi işaret edenler
Hud/6
6Ve yeryüzünde hiçbir küçük-büyük canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. Allah, onun yerleşik yerini de geçici bulunduğu yeri de bilir. Hepsi apaçık bir kitaptadır.
Yunus/61
61Ve sen, hangi işi yaparsan yap, Kur'ân'dan onun hakkında ne okursan oku ve siz ne işte çalışırsanız çalışın, unutmayın ki, siz ona dalıp gitmişken, Biz, sizin üzerinizde şâhitiz. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinizden uzak kalmaz. Ve bundan küçüğü ve daha büyüğü ancak apaçık bir kitaptadır.
Rabbimiz asıl mesajını önce peygamberimizi muhatap alarak sonra da İltifat sanatı ile hitabını tüm insanlara yönelterek ortaya koymaktadır. Dolayısıyla bu ayetin mesajı hem peygamberimize hem de herkesedir.
Ayette peygamberimize verilen mesajı şu şekilde takdir etmek mümkündür: "Biz senin büyük bir sabır ve dirençle Hakikat mesajını iletmek ve insanları ıslah etmek için yaptıklarının hepsini görmekteyiz. Şundan emin ol ki, görevini icra ederken senin nasıl çabaladığını, düşmanlarının hangi saldırılarına maruz kaldığını yakinen biliyoruz."
Ayetin herkese ve özellikle de peygamberimizin düşmanlarına verdiği mesajın takdiri ise şöyle yapılabilir: "Zannetmeyin ki elçimize ve Hakkın savunucusu, sözcüsü olan insanlara karşı yaptıklarınızı bilmiyoruz. Kurduğunuz bütün düzenleri, koyduğunuz bütün engelleri görmekteyiz. Üstelik bu yaptıklarınızı, ayrıntılı ve sağlam biçimde kayda geçiriyoruz. Bu yüzden dikkatli olun; bu yaptıklarınızın hesabının sizden sorulmayacağı zehabına kapılmayın."
Demek oluyor ki, her kişi -ister elçi olsun, ister toplumun normal bir bireyi- yaptığı işin kendisine zarar vermesini istemiyorsa, o işin Kur'an'a [Allah'ın rızasına] uygun olmasına dikkat etmek durumundadır. Çünkü yapılan her iş tanıklıdır, hepsinin hesabı tek tek sorulacaktır. Dünyada hiçbir şey Allah'ın ilminden ve görmesinden saklı kalamaz. Bu o kadar sıkı bir izlemedir ki, göklerde ve yerde olan zerre ağırlığında hatta zerreden daha küçük veya daha büyük hiçbir şey bundan kaçamaz. Hepsi apaçık bir kitaptadır.
59Görünmezin, duyulmazın, geçmişin, geleceğin anahtarları da yalnızca O'nun katındadır. O'ndan başka hiç kimse onları bilmez. Karada ve denizde olanları da bilir O. O bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru hiçbir şey yoktur ki apaçık bir kitapta bulunmasın.
(En'am/59)
6Ve yeryüzünde hiçbir küçük-büyük canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. Allah, onun yerleşik yerini de geçici bulunduğu yeri de bilir. Hepsi apaçık bir kitaptadır.
(Hud/6)
Neml 75.
75Ve gökte ve yerde gizli olan hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta olmasın.
Sebe 3, 4
3,4Ve kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden o kimseler: "Bize o kıyâmetin kopuş anı gelmeyecektir" dediler. De ki: "Evet, gelecektir. Görülmeyeni, duyulmayanı, sezilmeyeni, geçmişi, geleceği bilen Rabbime andolsun ki iman eden ve düzeltmeye yönelik işler yapan o kimselere –ki işte onlar kendileri için bir bağışlanma ve hatırı sayılır bir rızık olanlardır– karşılıklarını vermek için size kesinlikle gelecektir. O'ndan göklerde ve yerde zerre ağırlığı bir şey kaçmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa, hepsi kesinlikle açık bir kitaptadır."
Bunlar şu ayete göre anlaşılmalıdır.
Kaf/2-4
2,3Ama onlar, kendilerine içlerinden uyarıcı geldiğine şaşırdılar da kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler, "Bu, şaşılacak bir şeydir! Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakit mi? Bu, uzak bir dönüştür" dediler.
4Biz, yerin onlardan neyi eksilttiğini elbette bilmişizdir. Yanımızda da çok iyi kaydedip koruyan bir kitap vardır.
(Kaf/2-4)
Bu ayet, inkârcıların "Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakit mi? Bu uzak bir dönüştür" şeklindeki bahanelerine verilen cevaptır. İnkârcıların yeniden dirilmeyi alışılmıştan uzak [imkânsız] zannetmeleri, yaratılış gerçeğini ve yaratılışın bütün bölümlerini ayrıntılarıyla bilmemelerinden [bilgisizlikten] kaynaklanmaktadır. Hayatın bütün sırları keşfedilmiş olsa idi, herhâlde ölümden sonra dirilme de akıllara pek uzak gelmezdi. Ne var ki, Yüce Allah bu sırları bilmekte ve ona göre yaratmaktadır:
79,80De ki: "Onları ilk defa oluşturan onları diriltecektir. Ve O, her oluşturmayı çok iyi bilendir. O, size o yemyeşil ağaçtan bir ateş/oksijen yapandır. Şimdi de siz oksijenden yakıp duruyorsunuz.
(Ya Sin/79, 80)
Öldükten sonra çürüyüp toprak olanlara ne olduğu, varlıkları nelerin oluşturduğu, onları oluşturan parçalar arasındaki bağların niteliği, bu parçalardan nelerin kaybolup nelerin kaybolmadığı, nelerin şekil değiştirerek mevcut kaldığı [varlıklarını koruduğu] gibi hususlar ancak Rabbimiz tarafından bilinebilecek sırlardır. Rabbimiz varlıklarla ilgili tüm bu hususları noksansız olarak bilmekte, yarattığı hayata ilişkin tüm sırları kendi ilminde bulundurmaktadır. Ayette yaratılışla ilgili tüm bilgilerin korunduğu bildirildiğine göre, insanların öldükten sonra çürüyüp toprağa karışmaları onların kaybolup gittikleri anlamına gelmez. Hayatın bu topraktan [maddeden] yeniden başlaması, daha önce bir kez gerçekleşmiştir ve sürekli gerçekleşmeye devam edip gitmektedir.
Sonuç olarak, bu ayetin mesajı şu şekilde takdir edilebilir: "Alîm olan Allah'tan saklanarak cezadan kurtulabileceğinizi sanmanız akılsızlıktan başka bir şey değildir. O, küçücük bir serçenin yaşadığı yuvayı, minnacık bir sineğin bulunduğu deliği bile bilir ve her nerede yaşıyorlarsa onların rızklarını tedarik eder. Her yaratığın devindiği ve ikamet ettiği yeri bilir ve onları belirli bir vakte kadar yaşatır, sonra öldürür."