KİTAP الكتاب
" الكتابKitap" sözcüğü; " ك ت بk t b" kökünden gelmektedir. Sözcüğün kökünün öz anlamı, "iki ayrı parçayı birbirine dikerek onu torba, çanta, su kabı haline getirmek" demektir. (Tac, Lisan) daha sonra bu sözcük, harfleri bir araya getirerek işe yarar bir ifade (anlamlı ifade yazmak) oluşturmak: (anlamlı ifade yazmak) anlamında kullanılır olmuştur. Sonradan kısaca "yazmak" olarak ifade edilir olmuştur ve ona göre de; yazdı, yazıyor, yaz, yazma, vs… şeklinde çekimi yapılır.
"Kitab" kalıbı, kökün müfâale babından mastardır. Anlamı "karşılıklı yazışma" demektir. Aynı kökten gelen "mektup", "biri tarafından yazılmış yazı" demektir. Cevap yazılmayabilir. Kitap" sözcüğünde ise her iki tarafın yazışmasını; "mektubu ve karşılık cevabı" ifade eder.
Kitap sözcüğü, Kur'an'da 255 kez yer alır.
Allah'ın indirdiği kitapların bir adı da "el Kitap"tır. Bunun anlamı Allah'ın kullarına yazdığı, ve kullarından KULLUK olarak cevap beklediği MEKTUP'tur.
Kur'an'daNisa/ ve Bakara/ ayetlerinde konu edilen, Rasülüllah'ın vahyle öğrettiği kitaba gelince:
Kitap, "karşılıklı yazışma" anlamına geldiği için, bir defa buradan hemen anlıyoruz ki, Kur'an ayetleri ilk vahyden itibaren yazıya geçirilmiştir. İkinci olarak; Kur'an'ın henüz tamamlanmadığı dönemlerde eldeki mevcut olan bölümler de Kur'an'da "kitap" olarak tanımlandığı için anlıyoruz ki, "kitap" sözcüğü Kur'an'ın tamamını temsil etmemektedir. Nitekim yukarıda sunduğumuz ayetlerin bazılarındaki "kitap ve hikmet" kalıbına karşılık, Ahzab suresinin 34. ayetinde; "...Allah'ın ayetlerini ve hikmeti anın" şeklinde "ayetler" sözcüğü kullanılarak bir kalıp oluşturulmuştur. Yani "kitap" ve "ayetler" sözcükleri, Kur'an'ın bölümleri için kullanılmıştır.
Bizim görüşümüze göre "kitap ve hikmet" kalıbıyla verilen ayetlerdeki "kitap"; Zümer suresinin 23. ayetinde bahsedilen "müteşabih kitap"tır. Yani mucize nitelikli, anlamları gayet açık olmasına rağmen birbiriyle benzeşen birçok anlamı ifade edebilen eşsiz sanat mucizeleri konumundaki müteşabih ayetlerin oluşturduğu metindir.
Bilindiği üzere Kur'an indiği dönemde Araplar arasında henüz kültür ve edebiyat, yazılı konumda değildi. Arap dil ve edebiyat bilginlerinin eserleri dilden dile dolaşmaktaydı. Arap dili gramer ve edebiyat açısından henüz kuramlaştırılmamıştı. Gramer ve edebiyat bilgileri ediplerin kasidelerinde, halk deyimlerinde kendini göstermekteydi.
Arapçaya ait bu günkü dilbilgisi kuralları Kur'ân'ın inişinden yaklaşık 150–200 sene sonra Sibeveyh, Ahfeş (ölümü H. 177 M. 793), Kisâî, Îsâ b. Ömer, Yûnus b. Habib ve Ebû Ubeyde Ma'mer b. Müsenna gibi bilginlerce Kur'an metinleri ve İmruü'l-Kays, Tarafe ibnü'l-Abd (539-564), Haris bin Hilliza (veya A'şa)., Amr bin Kulsum, Antere bin Şeddad (veya Nabiğa), Züheyr bin Ebu Sulme, Lebid ve diğer ediplerin eserleri dikkate alınarak oluşturuldu.
Kur'an'ın metni Arap dilinin gramer ve edebiyat ilkelerini kuramlaşmış haliyle insanlığa sunmuş ve derli toplu olarak göstermiştir. Hem de Arap dili gramer ve edebiyatını bilmeyen birisi tarafından. Kur'an'ın nüzulünden sonra Arap dil ve edebiyatının temel kaynağı artık Kur'an metni (Kitap) olmuştur. İşte Kur'an'da "Kitap" diye konu edilen, Kur'an'ın yazılı metnidir, içeriği de Hikmet olarak yer almaktadır. Bunu, A'raf/2, Yûnus/1, Hûd/1, Yûsuf/1, Ra'd/1, İbrahim/1, Hıcr/1, Kehf/1, Şûra/2, Neml/1, Kasas/2, Lokman/2, Secde/2, Sâd/29, Zümer/ 1, 2, 23, 41 Mü'min/ 2, Fussıllet/3, Zuhruf/2, Duhan/2, Câsiye/2, Ahkaf72 ve Bakara/151'de görmekteyiz.