Ayetlerde geçen " ما ملكت ايمانهمma meleket eymanühüm [sözleşmelerinin sahip oldukları] ifadesi, genelde "cariyeler" olarak anlaşılagelmiştir. Cariyelerle ilgili sayısal bir sınırlama olmadığı gibi onlar ile nikâh da gerekmediği anlayışı hakim olmuştur. O halde "ma meleket eymanühüm [sözleşmelerinin sahip oldukları]" ifadesiyle kimlerin kast edildiğinin tahlil edilmesi gerekir:
Bilindiği üzere, İslam dini geldiği zaman dünyanın her tarafında olduğu gibi Arabistan coğrafyasında da kölelik müessesesi mevcut idi. Satın alınma, miras yoluyla gelme, baskınla kaçırma, harp esirlerinin köleleştirilmesi ve köle bağışı gibi yollarla kölelik müessesi devam edip gidiyordu. İslam dini sıcak savaş dışında esir almayı, savaşta alınan esirlerin de köleleştirilmesini yasakladı (Enfal/67 ve Muhammed/4). Böylece İslamiyet kölelik müessesini tedricî bir metotla tamamen yasaklamış oldu. 19. Yüzyılla başlayan süreçte ise İngiltere başta olmak üzere diğer devletler de köleliği yasaklayarak bu müesseseyi ortadan kaldırdılar. Ne yazık ki, bir İslam devleti olan Osmanlı Devleti, zenci köle ticaretini 1857'de, beyaz köle ticaretini ise ancak 1909'da yasaklamıştır.
Kölelik müessesesinin devam ettiği süreçte, kadın ve erkek köleler belirli koşullar, sözleşmeler çerçevesinde koruyucu ailelerin himayelerine verilirler, bu hami aileler onların iş gücünden yararlanırlar ve onları himaye ederlerdi. Köleler din ve vicdan özgürlüğüne sahip olmalarına rağmen, ekonomik ve siyasi açıdan özgür olmazlardı. Miras yoluyla, gasp yoluyla köle edinme ortadan kalktıktan sonra harp esirlerinden değişime tabi tutulmayan, fidye verilmeyen ve kendi ailesinden himaye edecek kimsesi bulunmayan hanımlar yine belirli koşullar çerçevesinde birilerinin himayesine verilirdi. Bazen de köleliğin kalkmadığı komşu bir ülkeden hediye olarak köleler gönderilirdi.
Pasajda konu edilen "ma meleket eymanühüm [sözleşmelerinin sahip oldukları]" kadınlar bu şartlar çerçevesinde "Kamunun himayesi altında olanlar"dır. Ayetlerde kişilerin sahip olduğu diye bir anlam yoktur. Bu kadınlar, o günün geleneğine göre belirli noktalarda eksikli kabul edilirlerdi.
Konumuz olan ayette "veya sözleşmelerinin sahip oldukları" ifadesi ile anlatılan kadınlar bunlardır. Bunlar ile cinsel ilişkiye girebilmek için mutlaka yakınlarından izin alınması ve örfe göre mehirlerinin verilmesi suretiyle nikâhlanmaları şarttır (Nisa/24, Nur/33). İslam dini nikâhsız cinsel ilişkiyi tasvip etmez. Nikâhsız gönüllü ilişkiyi zina, nikâhsız ve gönülsüz ilişkiyi ise tecavüz sayar.