"مرض maraz", "سقم sekam" sözcüğünün karşıt anlamlısı olup "hastalık" demektir. Cins isimdir; insan ve diğer canlılar için kullanılır.
Her zaafa uğrayana "hasta" denir. Bulutlarla kapanmış, hiç ışık kalmamış gökyüzüne "مريضة meriza" denir. Doğrudan uzak görüşe, düşünceye de "hasta; sakat görüş" denir.
Hastalık bedende ve dinde olabilir, aynı sağlığın bedende ve dinde olduğu gibi.
İbn-i Arabî: Marazın aslı "noksanlık, eksiklik"tir. Hasta beden, kuvveti noksan bedendir.
Hasta kalp, dini noksan kalptir.
Maraz, gayet normal olan tabiatın değişmesidir, ızdıraplanmasıdır.
İbn-i Urfe: maraz, haktan futurdur (zayıflık, kırıklıktır). Bedende organların futurudur; kırıklığıdır. Maraz organların ve fonksiyonların zayıflamasıdır. (LİSAN- Tac)
Maraz sözcüğünün "مريض mariz" kalıbı, "ileri derecede organ ve foksiyon zayıflığı"dır.
Allah, "mariz" olan kimseye (ileri derecede organ ve foksiyon zayıflığı olan kimseye), oruç tutmama ruhsatı vermiştir.
Burada hastalık deyince sadece migren, kalp, tansiyon, şeker hastalığı, ülser, kanser vs. anlaşılmamalıdır. Açlık ve susuzlukla, zihnin; algının noksanlaşması da bir hastalıktır. Bu durumda olan kimseler için oruç söz konusu olmaz. Bilindiği üzere orucun illeti, gerekçesi takvadır. Takva, aklıselim ile elde edilecek bir mertebe olduğuna göre, kişinin hiçbir zaman oruçlu iken bedenen ve zihnen noksanlaşma durumuna düşmemesi gerekir; bu aşamaya geldiği noktada da orucu nihayet bulur; sona erer. Açlık ve susuzluk nedeniyle anlayış ve davranış bozukluğuna uğramış kişilerin oruç tutma adıyla açlık ve susuzluk çekmeleri anlamsızdır.
Hamilelerin ve hayız durumunda bulunanların da bize göre uzman hekim görüşü almaları gerekir. Kaş yapacağım derken göz çıkaran; ibadet ederim diye intihar eden nice kimselerin varlığı görülmekte ve bilinmektedir.