"مارد Mârid" sözcüğü, "azgın, karşı çıkan, inat ve isyanda benzerlerinden çok ileri giden" demektir. Sözcüğün mübalâğa kalıbına sokulmuş olan "مريد merid" şeklindeki bir başka türevi "şeytan-ı merid" olarak Hacc suresinin 3. ve Nisa suresinin 117. ayetlerinde geçmektedir. Sözcüğün geçmiş zaman kipiyle farklı bir kullanımı da "مردوا على النّفاق Meredû ale'n-nifakı [Münafıklık üzerine inatlarını sürdürdüler]" şeklinde Tövbe suresinin 101. ayetinde yer almıştır. "Marid" sözcüğünün mastarı olan "مرد merd" sözcüğünün türevleri, kendi öz anlamı ekseninde olmak üzere, farklı kalıplarda değişik anlamlar kazanmıştır. Bunlardan en önemlisi, "معرّى soymak, soyunmuşluk" anlamıdır. Araplar, yapraktan soyunmuş, yaprağı olmayan ağaca "شجر امرد şecerün emred", bitki bitmeyen kumluklara "رملة مرداء remletin merdai", sakalı bitmeyen köseye de "امرد emred" derler. [Lisanü'l Arab, "mrd" mad.] "تمرّد Temerrüt [uzun bir süre inat etme]" sözcüğü de aynı kökten türemedir.
"Marid" sözcüğü "soymak, soyunmuşluk, çıplaklık" anlamıyla değerlendirildiğinde "şeytan-ı marid"; ism-i mef'ul anlamıyla "hayırlardan, güzelliklerden soyunmuş şeytan"; ism-i fail anlamıyla da "hayırlardan, güzelliklerden soyan şeytan" demek olur. Bu anlam A'râf suresinin 27. ayetinde farklı bir üslûp ile kullanılmıştır.
"Marid" sözcüğü ile İblis'e yakıştırılan "inat ve isyanda çok ileri gitme" sıfatı, Kur'an'da anlatılan olaylardaki İblis'in [Şeytan-ı Racim'in] davranışları ile birebir örtüşmektedir. "İblis'e 'Âdem'e secde et! [boyun eğ!]" denildiğinde secde etmeyerek isyan etmiş, kendisine yapma denileni yapmış, yap denileni yapmamış, Âdem'i yaklaşılması yasaklanan ağaca yaklaştırmıştır.