Ayette yer alan " منامMenâm" sözcüğü " نومNevm (uyumak)" kökünden İsmi mekân kalıbı olup "Uyunan yer" demektir. Kılasik lügatlerde,[ Tacü'l Arus] mecazen, "uyku", "uyuma" ifadelerinin, "durgunluk, dinginlik, duyarsızlık, ihmalkârlık, tepkisizlik, ilgisizlik hatta ölüm" anlamında kullanıldığı örnekleriyle açıklanır.
Bu sözcüğün mecaz anlamını, ism-i mekan kalıbında anlamlandırdığımızda " منامMenam" sözcüğünün anlamı, "durgunluğun, dinginliğin, duyarsızlığın, ihmalkârlığın, tepkisizliğin, ilgisizliğin bulunduğu yer" demek olur.
Ayetten anladığımıza göre, İbrahim As, kendi memleketindeki halkı uyarmak, onları şirk bataklığından kurtarmak için çok uğraşmıştır. Onlar, yapılan uyarılar karşısında duyarsızlaşmışlar hatta İbrahim peygambri dışlamışlardır. İbrahim peygamber toplumundan umudunu keserek henüz çocuk yaşta, bakıma, himayeye muhtaç bir çağda olan oğlunu bırakıp gitme kararı almıştır. Bu kararını oğluna açarak oğlunun tepkisini ölçmektedir. Baba ile oğul arasında şu diyalog geçer:
İbrahim;
"Oğulcuğum! Şüphesiz ben, bu, uyunan; sakin, ilgisiz, duyarsız; yerde, şüphesiz kendimi, seni perişan, mağdur ediyor görüyorum. Bak bakalım sen ne düşünürsün?" dedi.
Oğlu:
"Babacığım! Sen emrolunacağın şeyleri yap! İnşallah beni, sen yokken başıma gelecek tüm sıkıntılara, mağduriyetlere sabredenlerden bulacaksın" dedi.

Bu diyalogdan anlaşılmaktadır ki, İbrahim peygamberin elçilik görevine başlarken kendisine ayak bağı olacak şeylerden uzaklaşması gerekmektedir. Nitekim Rabbimiz Musa'ya (as) elçilik görevi lütfettiğinde şöyle buyurmuştu: