MESS مسّ- " لا يمسهLA YEMESSÜHÜ"
Ayetteki "لايمسّه la yemessühü" olumsuz fiiline "el süremez, dokunamaz" şeklinde bileşik fiil manası vermek yanlıştır. Çünkü fiilin doğru çevirisi, "sürebilmez, dokunabilmez" şeklindedir. Zaten "nefy-i istikbal" kalıbındaki bir fiile "el süremez, dokunamaz" şeklinde yapılan çeviri, anlam olarak uymaz. Bu kalıptaki fiile verilecek doğru anlam "el sürmez, dokunmaz" şeklinde olmalıdır. Dolayısıyla mevcut meallerdeki "el süremez, dokunamaz" ifadeleri yanlıştır.
"Layemessühü" sözcüğünün türediği "مسّ mess" sözcüğünün lügat anlamı "değmek, elle dokunmak, yapışmak" demektir. [ (Lisanü'l-Arab; c.8, s. 282- 284. mss mad.)]
Bu sözcük Bakara/275 ve Kamer/48'de istiare yoluyla "جنون delilik" anlamında; Bakara/236, 237, Ahzab/49, Âl-i Imran/47, Meryem/20 ve Mücadele/3, 4'te de "cinsel ilişki" anlamında kullanılmıştır.
"Mess" sözcüğü ve türevlerinin lügat anlamında kullanıldığı tüm ayetlerde bu sözcüklerin "el ile dokunmak" anlamında değil, "soyut olarak yapışmak, ilişki kurmak, kuşatmak" anlamlarında geçtiği görülmektedir:
140,141Eğer size bir yara değmişse, o topluma da benzeri bir yara dokunmuştu. Ve işte o günler; Biz onları, Allah'ın sizden iman eden kimseleri bilmesi ve sizden şâhitler edinmesi, Allah'ın iman eden kimseleri arındırması, kâfirleri; Kendisinin ilâhlığını, rabliğini bilerek reddedenleri de mahvetmesi için insanlar arasında döndürür dururuz. Ve Allah, şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanları sevmez.
(Âl-i Imran/ 140)
94,95Biz hangi kente bir peygamber gönderdiysek, onun halkını kesinlikle yalvarıp yakarsınlar diye yoksulluk ve darlıkla yakaladık. Sonra kötülüğün yerini iyiliğe değiştirdik; sonunda çoğaldılar ve "Atalarımıza da böyle darlık ve sevinç dokunmuştu" dediler. Bunun üzerine onları hemen, onlar hiç farkında değillerken ansızın yakalayıverdik.
(A'râf/ 94, 95)
Bu konuda ayrıca şu ayetlere de bakılabilir: Yunus/ 12, Bakara/ 214, Yusuf/88,Hicr/ 54, İsra/ 83, Mearic/ 19–21, Âl-i Imran/ 120, Hud 113, En'âm/ 17, 49, Yâ Sin/ 18.
Rum/33, Zümer/8, 49, 61, Hud/10, 48, 64, Fussılet/49–51, Enbiya/46, Enfal/68, Nahl/53, İsra/67, Nur/14, A'râf/73, 188, 201, Enbiya/83, Sad/41, Yunus/12, 21, 107, Bakara/80, Âl-i Imran/24, 174, Şuara/156, Meryem/45, Maide/73, Fatır/35, Hicr/48.
Yukarıda mealini verdiğimiz örnek ayetlerdeki eğik harflerle vurgulanmış sözcüklere dikkat edilirse, bu sözcüklerin anlamlarının "el ile dokunmak" şeklinde telâkki edilmesi imkânsızdır. Çünkü bu ayetlerde konu edilen dokunuşlar [azabın, yaranın, sevincin, sıkıntının, ihtiyarlığın, hayrın, iyiliğin, ayetin dokunması] hep mecazî dokunmalardır ve "bulaşmak", "ilişki kurmak", "içine düşmek" gibi soyut eylemlerle ifade edilirler. Dolayısıyla konumuz olan 79. ayetteki "la yemessühü" ifadesinden de "el sürmezler, dokunmazlar" anlamını değil, "münasebet kurmazlar, ilişkiye geçmezler, istifade etmezler, ulaşmazlar" anlamını çıkarmak gerekir.