MİSBAH- MESABİH المصباح- المصابيح

"Mesabiyh, "misbâh" sözcüğünün çoğuludur. Misbah, tüm lügatlarda içerisine yağ konulup az miktarda da olsa ışık elde edilen "kandil, meş'ale, çerağ (çıra)" demektir. Çoğul anlamı da "kandiller, meş'aleler çerağlar" demek olur.
Sözcüğün çoğul halini Fussılet ve mülk surelerinde görmekteyiz:
Fussılet/12
فَقَضٰيهُنَّ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ ف۪ي يَوْمَيْنِ وَاَوْحٰى ف۪ي كُلِّ سَمَٓاءٍ اَمْرَهَاۜ وَزَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِمَصَاب۪يحَۗ وَحِفْظاًۜ ذٰلِكَ تَقْد۪يرُ الْعَز۪يزِ الْعَل۪يمِ  ﴿ ١٢ ﴾
12Böylece Allah, onları iki evrede yedi gök olmak üzere gerçekleştirdi ve her göğün kendi işini içine yükledi. Biz en yakın göğü kandillerle ve korumayla süsledik. İşte bu, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/ mutlak galip olanın, çok iyi bilenin ayarlamasıdır.
Mülk/5
وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِمَصَاب۪يحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُوماً لِلشَّيَاط۪ينِ وَاَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّع۪يرِ 
5Ve andolsun ki Biz, en yakın göğü kandillerle süsledik ve onları, kâhinlere palavra malzemesi [meteorların yeryüzüne düşmesiyle, insanların uzaydaki varlıkları tanımalarıyla şeytanların; kâhinlerin, falcıların sahtekârlıklarının ortaya çıkmasına malzeme] yaptık. Ve onlar için alevli ateş azabını hazırladık.
Sema السماء
" سماءSema" sözcüğü, 'yükseklik, yücelik' anlamındaki 'السّموّ es-sümüvv' sözcüğünün türevlerindendir. Her yüksek ve yüce şeye 'es-sema' denilir. Gökyüzüne sema denilmesinin sebebi, yeryüzünden yukarıda olmasındandır. Her bir şeyin üstüne ve üstününe de sema denilir. Meselâ hesaba [matematiğe] da sema denilir. Çünkü matematik üstün bir ilimdir. Herhangi bir şeyin üst kısmına da sema denir. Ayakkabının üstü de, evin tavanı da birer semadır. Hatta bulutlara ve yağmura da sema denmiştir. 'Es-sema'nın fiili olan 'semâ' fiili, 'حسيب hasîp [ince hesap bilen, muhasebeci]' ve 'شريف şerif [onurlu, erdemli]' kimselerin işleri için kullanılır. Bu demektir ki, iyi hesap [matematik] bilen kimseler de 'sema'dır." [ Lisanü'l-Arab, cilt 4, s. 695-697; semâ maddesi]]
Bu ayetlerdeki dünya semasını süsleyen "Mesabih ("kandiller, meş'aleler çerağlar)" genellikle "gök yüzündeki yıldızlar" olarak kabul edildi. Ve bu anlayış çerçevesinde Saffat/ 6'daki "elkevaib" "ziynet" sözcüğünden Bedel veya Atf-ü beyan yapılıp gökyüzündeki "yıldızlar", dünya semasında gösterildi. Fussılet suresinin on ikinci ayetindeki "Biz en yakın göğü kandillerle ve korumayla süsledik ifadesi, buradaki "mesabih" ifadesi ile yıldızların kastedilmesine engeldir. Çünkü, "KORUMA" DÜNYA SEMASI OLAN atmosferde olmaktadır.
Atmosferin uzaydan gelen zararlı cisim ve ışınlardan dünyayı koruduğu, Dünyadaki belirli maddelerin uzaya yayılıp gitmesine engel olduğu, arıca dünyayı -170 derecelik dondurucu uzay soğuğundan koruduğu, tüm bilim erbabınca bilinmektedir. Ayrıca dünyanın manyetik alanı, güneşte oluşan patlamaların sonucunda güneş rüzgarı ile uzaya saçılan yüklü parçacıklardan dünyayı korur. Bu sayede yüklü parçacıklar ozon tabakasının da içinde bulunduğu üst atmosfere zarar veremez. Bazı yüklü parçacıkların sızması sonucunda da Kutup Işıkları (Aurora) olarak bilinen görsel şölen meydana gelir. Konunun detayı Bilim-Teknik kitaplarından tetkik edilebilir.
O zaman Dünya semasındaki (en yakın gökteki) mesabih (kandiller, meş'aleler çerağlar) nelerdir?
Bu, bilimin GÖK AYDINLIĞI adını verdiği olaydır. Gök Aydınlığı veya Gece Aydınlığı, gezegensel atmosferin yaydığı çok zayıf bir ışıktır. Dünya'yı ele alacak olursak, bu olgu geceleri gökyüzünün hiçbir zaman tamamen karanlık olmamasına; kandillerle, meşalelerle, çıralarla azda olsa aydınlatılmasına neden olur. Ve dünya seması içerisinde ziynetlere; mavi, sarı, gri, kızıl renklerin oluşmasına sebep olur.
Saffat/6
﴿ اِنَّا زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِز۪ينَةٍۨ الْـكَوَاكِبِۙ
6Gerçekten Biz en alt semayı yıldızların ziynetiyle süsledik.
Resmi mushaftaki kıraatte biziyneTİN ; elkevaib olarak yer alır. Ki burada "el kevaib", ziynetten Bedel veyahut Atfü beyan olarak kabul edilir. Ve " …. zinetle; yıldızlarla süsledik" anlamı verilir.
Kur'an Bütünlüğü çerçevesinde İZAFET olarak BİZİNET'il KEVAİB (Yıldızların ziynetiyle) olması gerekir. Ki Yıldızların dünya semasındaki ziynetleri, "mesabiyh; kandillerdir. Ki bunlar "GÖK AYDINLIĞI"nı oluşturan, atmosferi ışıtan ve renklendiren etmenlerdir.
Dünya seması olan atmosferdeki bu oluşumun nedeni de başta güneş olmak üzere diğer yıldızların etkisiyle oluşmaktadır.
Ayette belirtilen gökyüzünün bu özelliği, 20. yüzyıldaki bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır. Ki bu da Kur'an'ın âfâktaki mucizelerinden birisidir.
Kur'an'da geçen "yedi SEMAVATın (göklerin) tabakalar halinde yaratılması" [ Bakara/29, İsra/44, Mü'minun/86, Talak/12, Mülk/3, Nuh/15.] ifadesi ile Atmosferin tabakalarından (beş veya yedi) öte başka gökler kastedilmektedir.
Zariyat/47
47Ve sema; Biz onu kudretle/ sağlamca bina ettik. Hiç şüphesiz Biz, genişleticileriz.
Bu ayette semanın [uzayın] haşmetine dikkat çekilmektedir. Böyle muazzam bir varlığı ve sistemi yaratanın, sonsuz güç ve irade sahibinden başkasının olamayacağı ve uzay gibi bir varlığı yaratan gücün insanı yeniden yaratmaya da güç yetireceği vurgulanmaktadır. Ayetteki "Hiç şüphesiz Biz, genişleticileriz" ifadesinden, genişletme eyleminin devam ettiği anlaşılmaktadır.
81Gökleri ve yeri oluşturan, onlar gibilerini de oluşturmaya güç yetiren değil midir? Evet, elbette güç yetirendir! Ve O, çok çok mükemmel oluşturandır, çok iyi bilendir.
(Ya Sin/81)
27-33Oluşturuluşça siz mi daha çetinsiniz yoksa gök mü? Göğü, Allah yaptı; boyunu yükseltti, sonra da onu düzene koydu, gecesini kararttı ve ışığın parlaklığını çıkarttı. Ve ondan sonra, sizin ve hayvanlarınız için bir yararlanma olmak üzere yeryüzünü döşedi/ yeryüzünden suyunu ve otlağını çıkardı, dağları da demirledi/sağlam bir şekilde yerleştirdi.
(Naziat/27- 33)
64Allah, sizin için yeryüzünü bir karargâh, göğü de bir bina yapan, size şekil veren, –ki şekillerinizi ne de güzel vermiştir– ve sizi temiz şeylerden rızıklandırandır. İşte O, Rabbiniz Allah'tır. –İşte, âlemlerin Rabbi olan Allah ne cömerttir!–
(Mü'min/64)
29Göklerde ve yerde bulunan kimseler, O'ndan istekte bulunurlar. O, her an bir iştedir.
(Rahman/29)
Evrenin genişlemesi hakkında bilim ve teknik kitaplarında ayrıntılı bilgi mevcuttur.