Muhkem:
Zümer suresinin 23. ve Âl-i İmran suresinin 7. ayetleri, Kur'an'ın " محكم muhkem" ve " متشابه müteşabih" ayetlerden oluştuğunu açıkça belirtmektedir. Mekke'de inen ve iniş sırasına göre 59. sırada yer alan Zümer suresinin 23. ayeti bir ipucu olarak değerlendirildiğinde, o ana kadar inmiş olan bütün ayetlerin müteşabih oldukları öne sürülebilir. Muhkem ve müteşabih kavramlarının ne anlama geldiklerini açıklama gereği duyan sözlük, ansiklopedi ve terim kitaplarının neredeyse tümünde "muhkem" sözcüğünün açık, anlaşılan, sağlam; "müteşabih" sözcüğünün ise kapalı ve anlaşılmaz anlamlarına geldiği belirtilmektedir. Söz konusu lügat ve ansiklopedilerin işlediği ortak yanlış, bu iki sözcüğün birbirinin karşıt anlamlısı olarak gösterilmesidir.
Bu satırları yazan, söz konusu kavramların zıt anlamlı iki sözcük olduğu şeklindeki yerleşik kanaati paylaşmamaktadır. Ayrıntıları yeri geldiğinde verilecek olmakla birlikte, Kur'an ayetleri hakkında yerleşmiş bulunan bu yanlış ön kabulü düzeltmek üzere her iki kavramın özü hakkında kısaca bilgi vermeyi yararlı görmekteyiz.
Muhkem sözcüğü de yanlış kavramlaşmış sözcüklerden biri olup Kur'anın doğru anlaşılıp anlaşılmamasında büyük rolü vardır. Zira bu sözcük kavram olarak "Açık seçik, öz, sağlam" demek anlamında "muhkem ayetler" deyince de müteşabihin karşıt anlamlısı" açık- seçik, öz ve sağlam" ayetler diye kabul edilmektedir. Biz bu sözcüğü doğru anlamak için işin köküne inmek durumundayız.
"Muhkem" sözcüğünün aslı, kökü (sülasi mücerredi üç harfli ana kökü) "hükm" sözcüğüdür. Hakrme yahkimü humken …. diye çekimi yapılır.Hakeme sözcüğünün ilk konuş vazı anlamı "men'"dır. Yani menea yemneu menan dır. Anlamı "engel olmak" demektir. Araplar bu sözcüğü ilk türettikleri zaman böyle genel olarak her şeye mani olmak, her şeyi engellemek anlamlarında kullanırlarken daha sonra sadece "zulme ve fesada (kargaşaya) engel olmak anlamlarında özelleştirdiler. Böylece "hakeme" sözcüğü "zulme, fesada engel oldu" anlamında kullanılır oldu. "Hakim"sözcüğü "zulme ve fesada engel olan, zalimin zulmünü engelleyen; mahkeme sözcüğü de "zalimin zulmünün engellendiği yer" anlamındadır. Hakem, hükümet, hikmet gibi sözcükler de aynı kökün türevlerindendir. Bu sözcüğün mastarı "hükm" ve hikmet" sözcükleridir. Hikmet sözcüğü isim olarak "zulme ve fesada engel olan ilke, yasa kural" anlamında kullanılır. Bu sözcüğün ve türevlerinin tümünün Kur'an'daki anlamları da "zulme ve fesada engel olmak" anlamındadır. (Lisanül Arab cilt 2 sayfa 542 hkm maddesi)
Muhkem" sözcüğü ise "hükm" sözcüğünün "if'âl" babından "İsmi mef'ul"dur. Ki ehkeme yuhkimu ihkamen, muhkimun muhkemun diye çekimi yapılır. Bu sözcüğün if'al babından anlamı "hüküm koydurtma, engel oldurtma" anlamına gelir. Ki ismi mef'ulu plam "Muhkem" sözcüğü "hüküm koydurtulmuş, zulme ve fesada karşı engel oldurtulmuş" demektir. Ki bunu "zulme ve fesada karşı konulmuş engelleri (yasaları, kuralları, ilkeleri" içeren demektir. Muhkem ayetler dediğimizde de "zulme ve fesada karşı konulmuş engelleri (yasaları, kuralları, ilkeleri içeren" ayetler demektir. Ki bu anlamda "Hakîm" sözcüğüyle de eşanlam ifade ederler. "Kur'an'ı hakim" dediğimizde "zulme ve fesada karşı engel olan yasalarıü kuralları içeren Kur'an" demiş oluruz. Ayrıca el Hakim ve el Hakem sözcükleri Rabbimizin sıfatlarındandır.

Müteşabih
Kökü: şibh şüphe. Sözcükleridir. Anlamı birden çok şeylerin birbirine benzemesi demektir. Şibh mastar olup Şüphe isimdir. "Şüphe" sözcüğü iki benzer şey karşısında kararsızlık demek iken Türkçe'ye yanlış olarak "kuşku" anlamında geçmiştir.
Müteşabih sözcüğünün esas kökü sülasi mücerredi "şibh" sözcüğüdür. Bu sözcükten müşareket/isteşlik anlamı kazanılabilmesi için humasilerden (beşli harflilerden) "tefâül" babına değiştirilmiştir. Ki çekimi "teşâbehe, yeteşâbehü, teşâbühen….." olarak yapılır. "tefaül" babının özelliği iki yada daha çok şeyler arasındaki işteşliktir. Arapça da müşareket/işteşlik anlamı kazandıran bir de "müfaale" babı vardır. Ama bu babdaki anlam sadece iki şey arasında müşareketi/işteşliği ifade eder. Mesela bu babdan olan "müşabih" sözcüğü "iki şey arasındaki benzerlik" için kullanılır.
"Müteşabih" sözcüğünün anlamı "birden çok şeylerin birbirine benzeşmesi" demektir. Ki bu birbirine benzeyen şeyler iki, üç, dört…. Olabilir.
Bu sözcüğü Kur'an'da fiil veya ismi fail olarak En'am 99, 141; bakara 25, 70, 118; Ali ımran 7; Rad 16 Zümer 23'te görmekteyiz. Müteşabih sözcüğü kavram değildir her geçtiği yerde sözcük anlamı kasdedilmiştir. Onu kavram olarak tanıtmak yanlış ve Kur'ana ihanettir.
Kur'andaki müteşabih ayetler ise "Birbirine benzer birçok anlamı olan ayetler" demektir. Kesinlikle kapalı, anlaşılması zor ayetler" demek değildir. Müteşabih ayetlerin o birbirine benzeyen anlamları gayet açıktır, nettir. Zaten aksi de düşünülemez. Zümer suresinde "Müteşabih ayetlerin "Ahsenül hadis/ sözlerin, kelamların en güzelidir" denilmesinin mantığı olmaz. Yani anlaşılmayanü zor anlaşılan sözlere "en güzel" denilemeyeceği gibi "güzel" bile denemez.
Kur'anın birçok ayeti müteşabihtir. Bir ayet içersinde kullanılan mecaz, kinaye, sesteş kelimeler, çekimde vezin benzeşmesi, harfi illet nedeniyle değişim ve teşbih ve temsiller ile birden çok anlam ifade ediyor.
Müteşabih ayetler ehil kimseler tarafından tevil edilirler (Al-i Imran 7).

İşin doğrusu, müteşabih ayetler anlaşılır, birden çok ve birbirinden güzel anlamlar içeren, kim hangisini anlarsa anlasın bu anlamların hepsinin de doğru olduğu ayetlerdir.
Kur'an, Âl-i Imran suresinin 7. ayetinde bu ayetlerin tevilinin mümkün olduğu bildirilmektedir. Belirtmek gerekir ki, " تأويل Te'vil" sözcüğü kimilerinin "yorumlama", kimilerinin de "tefsir etme" anlamında kullandığı, dolayısıyla anlamı çarpıtılmış sözcüklerden biridir. Aslında sözcük " الرّجوع geriye dönüş" anlamındaki "اول evl" sözcüğünün tef'il babından mastarıdır. Türkçedeki "evvel, ilk" sözcükleri de bu sözcükten gelmektedir.
"Te'vil" sözcüğü, geriye dönüş şeklindeki kök anlamından değişerek tedbir [arkalaştırma] yani birinci, ikinci, üçüncü şeklinde ardı ardına dizmek, sıralamak, öncelik sırasına koymak anlamlarında kullanılır.
Bu anlamlara göre müteşabih ayetlerin tevili demek, "o ayetlerin birbirinden güzel, birbirine benzeyen açık seçik anlamlarının arka arkaya sıralanması, bu anlamların öncelikli bir sıraya tabi tutulması; bunlardan birinin ilk anlam olarak tercih edilmesi" demektir. Yoksa anlamları sadece Allah tarafından bilinen kapalı ve anlaşılmaz ayetlerin ancak "rasihûn" denen ehil kimselerce yorumlanabilmesi değildir.
Karşıt anlamlı oldukları iddia edilen muhkem ve müteşabih ile müteşabih ayetlerin tevili konularındaki daha ayrıntılı bilgiye bu kelimelerin geçtiği Kur'an ayetleri incelenirken değinilecektir. Yine de unutulmamalıdır ki, ayetteki muhkem ve müteşabih kelimeleri birer terim olmayıp sözlük anlamlarında kullanılmış normal sözcüklerdir.