المقرّبونMUKARREBUN [YAKLAŞTIRILMIŞLAR]

"Yaklaştırılmışlar"ın kimler olduğu vakıa suresinde açıklanmıştı:
10Öne geçenler de, öne geçenlerdir.
11İşte öne geçenler, yaklaştırılanlardır.
12İşte öne geçenler, Naim cennetlerindedirler.
13,14Birçoğu evvelkilerdendir, çok azı da sonrakilerdendir. 24Onlar, yaptıklarına karşılık olarak, 15mücevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler. 16Karşılıklı onların üzerinde yaslanırlar. 17,23Çevrelerinde, kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler, kadehler –ki ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir– beğendiklerinden meyveler, canlarının çektiğinden kuş eti ile; hiç büyütülmeyen çocuklar, saklı inciler gibi iri gözlüler dolaşırlar. 25Orada boş söz, saçmalama ve günaha sokan şeyleri işitmezler. 26Sadece söz olarak: "Selâm [sağlık, esenlik, mutluluk], selâm [sağlık, esenlik, mutluluk]!"
(Vakıa/10- 26)
Konumuz olan ayetlerde geçen "Artık yarışanlar, işte bunda yarışmalıdırlar" ifadesiyle akıllı adamların yapması gereken hareket gösterilmiş ve dünyada hiçbir şeyin "yaklaştırılmış"lar için hazırlananların yerini tutamayacağı, dünya malı için yarışanların bunun için yarışmaları gerektiği vurgulanmıştır. Buna benzer mesajlar daha evvel (Saffat/38 61, Secde/15 17, İnsan/5-22, Kıyamet/22-23, Abese/38,39, Saffat/41- 49, Muhammed/15) de geçmişti.

Ayetteki "… mührü/ neticesi misktir" ifadesi, "meşrubatın bulunduğu şişenin başı misk ile mühürlenmiştir, kimse açmamıştır. Bunu tadan, o nimete mazhar olan ilk kişi olacaktır" veya "o içkinin neticesinin misk olması" şeklinde anlaşılabilir. Yani, bu kimse, meşrubatını bitirince, tadının hoşluğunun yanı sıra, onun lezzetini ve en güzel kokusunu da alacaktır" anlamı çıkarılabilir. Kazançlı, hayırlı sonuçlar için "misk gibi!" deyimi buradan gelse gerektir.