NECM النجم
"Parça parça inen" diye çevirdiğimiz ifadenin orijinali "النّجم necm" sözcüğüdür. "Necm" sesteş bir sözcük olup ilk olarak "ilkbaharda topraktan yeni çıkan filiz" veya "hayvanlarda yeni çıkan boynuz" anlamlarında kullanılmıştır. Sonraları zaman içinde otlara, çayır-çimen gibi gövdesiz bitkilere, yıldızların doğuşuna, yıldızların tümüne, özel isim olarak Süreyya yıldızına ve toplum içinde sivrilmiş önderlere de "necm" denmiştir. [(Lisanü'l Arab, "n cm" mad. )]
Kur'an'da ve arap dilinde birkaç farklı anlamda kullanılan "necm" sözcüğü, Rahman suresinin " والنّجم والشّجر يسجدان Otlar ve ağaç ikisi de secde eder" anlamındaki 6. ayetinde "otlar"ı; Tarık suresinin 3. ayeti [ النّجم الثّاقب en-Necmü's-Sâkıb], Nahl suresinin 16. ayeti [وبالنّجم هم يهتدون Ve bi'n-necmi hüm yehtedûn] ve Saffat suresinin 88. ayetinde de [فنظر نظرة فى النّجوم Fe nazara nazraten fi'n-nücum] "yıldızlar"ı ifade etmektedir.
Karanlığı yarıp kendini gösteren ve başkalarının yol bulmasını sağlayan yıldıza Kur'an'da "necm" dendiği gibi, her biri bir yıldız gibi ışık saçan, insanları aydınlatan ve onların yollarını bulmalarını sağlayan Kur'an ayetlerine de "necm" denmiştir. Bunun örneği, konumuz olan Necm suresinin 1. ayetinden başka, Vakıa suresinin 75. ayetidir:
75Artık hayır. Necmleri/her indirilmede gelen âyetlerin yerlerini/zamanlarını; inişini kanıt gösteririm ki –76ve eğer bilirseniz bu büyük bir kanıt gösterimidir–, 77hiç kuşkusuz o, şerefli Kur'ân'dır. 78Saklanmış/korunmuş bir kitaptadır. 79Ona zihinsel olarak temizlenmişlerden başkası temas edemez. 80O, âlemlerin Rabbinden indirilmedir. (Vakıa/ 75- 80)
Meselâ bu surenin 1-18. ayetleri bir necmdir. İleride göreceğiniz gibi, Abese suresinin 1-10. ayetleri de bir necmdir.
Surenin birinci ayetindeki "النّجم necm" sözcüğü "parça parça inmiş Kur'an ayetleri" olarak çevrilirse, "heva" sözcüğünün de "nüzul [iniş]" olarak çevrilmesi gerekir. "Heva" da necm gibi sesteş bir sözcük olup birden çok anlamı vardır. Buna bağlı olarak Kur'an'da da değişik anlamlarda kullanılmıştır. Meselâ bu surenin 1. ve 53. ayetlerinde "yukarıdan aşağıya düşmek, inmek" anlamında, 3. ve 23. ayetlerinde ise "tutku" anlamında kullanılmıştır. Keza Naziat suresinin 40. ve Ta Ha suresinin 16. ayetlerinde yine "tutku" anlamında kullanılmış olan "heva" sözcüğü, İbrahim suresinin 43. ayetinde "bir şeyin havada kalması", Hacc suresinin 31. ayetinde ise "rüzgârın savurması" anlamında kullanılmıştır.
Yukarıdaki bilgiler ışığında "necm" sözcüğünün değişik anlamları kullanılarak 1. ayete şu anlamlar verilebilir:
- Kayan yıldız kanıttır ki,
- Kayan çayır çimen kanıttır ki,
- Kayan Süreyya yıldızı kanıttır ki,
- Şimdiye kadar parça parça inmiş olan ayetler kanıttır ki,
Ne var ki, ayetin çevirisi olacak cümlenin aynı zamanda Muhammed (as)'in şaşmadığına, azmadığına, hevasından konuşmayıp sadece vahiyleri aktardığına kanıt teşkil etmesi gerekmektedir. Bu gereklilik göz önünde tutulduğunda, "Şimdiye kadar parça parça inmiş olan ayetler kanıttır ki," cümlesinin en uygun te'vil olduğu görülmektedir.
Ancak "Kayan yıldız kanıttır ki" cümlesinin 2. ayete kanıt teşkil edecek bir ayet olduğu da ileri sürülebilir. Çünkü gerçekten o dönemde Mekke'de yıldız kayması veya gök taşı düşmesi gibi bir olay vuku bulmuş ve bu olay da Mekkelilere kanıt olarak gösterilmiş olabilir. Bu görüşe göre; Musa (as)'ın dağda bir ateş görüp yanına gitmesi ve oradaki ağaçtan kendisine vahyedilmesi olayına benzer bir şekilde, Muhammed (as) de yıldız kaymasını veya gök taşı düşmesini merak edip ışığa doğru gitmiş ve son sidre ağacının yanında kendisine sidre ağacından vahyedilmiştir. Bu yıldız kayması veya gök taşı düşmesi olayı ile Musa peygamberin serüvenini önceden bilen Mekkelilere Musa (as)'ya vahyedildiği gibi Muhammed (as)'e de vahyedildiği açıklanmakta ve peygamberimizin söylemlerinin vahiy kaynaklı olduğuna kanıt olarak gösterilmektedir. Bu görüş, İsra suresinin 1, Tekvir suresinin 23 ve bu surenin 7-18. ayetleri tarafından da desteklenmektedir.