"Erteleme, geciktirme" demek olan النسيئ [nesî'], Arapların haram aylara riâyet etmekten kaçınmalarını, yozlaştırma çabalarını ifade eder. Bu konuyu da Merhum Mevdûdî ve Kurtubî'nin tesbitleriyle sunuyoruz:
Putperest Araplar nesî' uygulamasını iki şekilde yapıyorlardı. Ne zaman işlerine gelse bir haram ayı; kendi arzularına göre savaş ve intikam için adam öldürmenin helâl olduğu normal bir ay gibi kabul ediyorlardı. Daha sonra haram ayların sayısında oluşan eksikliği tamamlamak üzere, bu ayın yerine başka bir ayı haram ay ilan ediyorlardı.
Nesî'nin ikinci şekli ise, ay yılı ile güneş yılını dengeye getirmek için yıla bir ay daha eklemeleriydi. Böylece hacc, her yıl aynı mevsime denk geliyor ve haccı ay yılına göre tayin etme sırasında karşılaşılan tüm güçlük ve zahmetlerden kurtulmuş oluyorlardı. Bu şekilde hacc 33 yıl boyunca gerçek târihinden başka bir târihte yapılmış oluyordu. Ancak 34. yılda hacc olması gereken târihte Zi'l-Hicce'nin 9 ve 10'unda ifa edilebiliyordu. Hz. Peygamber'in (s.a) Veda haccı'nı yaptığı yıl, târihler bu şekilde dönerek, ay takvimine göre gerçek hacc mevsimine denk gelmişti. Bu nedenle Hz. Peygamber (s.a) Arafat'taki târihî hutbesinde şöyle demişti: "Bu yıl hacc günleri, uzun müddet devir yaptıktan sonra gerçek ve tabii târihine rastladı." H. 9. yılda Veda haccı'ndan beri de hacc günleri, asıl târihine denk gelmekte, ay takvimine göre belirlenmektedir.[ Mevdûdî, Tefhîmu'l-Kur'ân.]
ARAPLARIN NESÎ' [AYLARI ERTELEME] UYGULAMASI
Araplar Muharrem ayında savaşı haram kabul ediyorlardı. Muharrem ayında savaşmak ihtiyacını duyacak olurlarsa, onun yerine Safer ayını haram ay kabul eder ve Muharrem ayında savaşırlardı. Buna sebep ise şudur: Araplar savaş ve talanla uğraşan kimselerdi. Ardı arkasına baskın ve talan yapmadan üç ay beklemek onlara ağır gelirdi ve şöyle derlerdi: "Eğer üç ay arka arkaya biz hiçbir baskın ve talan yapmaksızın (ve bunun sonucunda) bir şeyler elde etmeksizin geçirecek olursak, hiç şüphesiz telef olur gideriz." O bakımdan, Minâ'dan ayrıldıkları vakit Kinaneoğulları'ndan Fukaymoğulları'na mensup ve el-Kalemmes diye bilinen birisi kalkar ve, "Ben hükmüne karşı itiraz olunmayan birisiyim" derdi. Bunun üzerine onlar da, "Bize (haram ayı) bir ay ertele" derlerdi. Yani, "Bu Muharrem ayının haramlığını ertele ve bunu Safer ayına koy" derler, o da bunun üzerine Muharrem ayını kendilerine haram olmaktan çıkartır, helâl kılardı. Onlar böylelikle bir ay yerine başka bir ayı değiştiriyorlardı, nihâyet bu haram kılma işi yılın bütün aylarını dönüp dolaştı. İslâm hâkim olduğunda ise, Muharrem, yüce Allah'ın o ayı yerleşmiş olduğu asıl yerine dönmüş oluyordu. [ Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi'l-Kur'ân.]
Âyette, Bunlardan dördü harâmlardır. İşte bu koruyan dindir. Bu sebeple onlarda [haram aylarda] kendinize zulmetmeyiniz uyarısıyla, bu aylarda savaştan kaçınmayanların ve hacca [ileri derecede eğitime] önem vermeyenlerin kendilerine zulmedecekleri; dinî, askerî, siyasî ve iktisadî yönden kendi sonlarını hazırlayacakları ihtar edilmektedir.
Burada verilen mesaj, on iki ayın dördünün mutlaka eğitim ve öğretim ayı yapılması, bunun sulandırılmamasıdır.