صوامعSAVAMİU- بيعBİYEU

Ayette geçen " صوامعsavamiu" kelimesi klasik kabulle "manastırlar", " بيع biyeu" kelimesi de "kiliseler" şeklinde tercüme edilmiştir. Sözcüklerin "lam-ı tarifsiz nekre olarak gelişi ve صلوات salavâtü sözcüğünün klasik anlayışta İbraniceden Arapçalaştırılmış olduğunun kabul edilişi, bizi de herkes gibi gaflete düşürdü. Bu nedenle صوامع savâmiu, بيعbiyeu, ifadeleri üzerinde araştırma yapmamıştık.
Bu durum karşısında da Allah'ın, kilise ve havralara onay verdiği anlaşılmaktadır. Bu günkü ve Kur'an indiği dönemdeki havralar ve kiliselerin Allah ve Müminler tarafından tasvib edilecek bir yanı olmadığından bu durumu, ilk halleri, yani Musa'nın dönemindeki havralar; İsa'nın dönemindeki kiliseler olarak zorlama bir anlam benimsemiştik.
Ne var ki dostlarımızın uyarması nedeniyle yaptığımız araştırmalar sonucu söz konusu kelimeler ile ilgili bazı bulgular elde edip sözcüğün Arapça olduğunu tespit edip ayetteki sözcüklerin de gerçek anlamlarına ulaştık.
" صوامعSavâmiu" sözcüğünün kökü, " صمعsamea"dır. Yani kök harfler " صsad مmim ve عayndır. Bu sözcük, "küçük kulak", "küçük topuk", "keskin zekâ" anlamlarındadır. Bu sözcüğün türevlerinden olan " صماءsamâe" ve صومة savmenin şu anlamları vardır:
Dikenli bitki (kediotu),
Bitkilerin filizi,
Olgunlaşmış, toplanmış, saklanmış bakla (baklagiller),
Ağacın en tepesindeki meyve, açılmamış tomurcuk, gonca (Ebu Hanifeye göre),
Heybe (yolculukta, özellikle de hayvan üzerinde yapılan yolculukta içine öteberi konulan iki gözlü torba).
" صs مm عa" kökünün türevlerinden olan ismi tafdili ( أصمعesma'u" kalıbı) şöyle kullanılmaktadır:
الكعب لأصمعEl ka'bül esma, Güzel düzgün topuk
النبت الأصمعEl nebtül essma', meyve veren, sökülmeyen bitki, meyvesi olgunlaşan, toplanıp saklanan bitki
الريش الأصمعEr Riyşü esma', yeni, güzel, açılmış uzunca yatak
القلب الأصمعEl kalbül esama', zeki, uyanık kalp.
صومةSavma, Hıristiyanların evi, rahiplerin fener kulesi.
صومة Birbirine yapışık olan her türlü bina.
İbn-i Ali, "Savamiu" papazların külahı" demiştir. [ (LİSAN, TAC ve MÜFREDAT صs مm عa mad)]
Görülüyor ki Araplar, bu sözcüğün türevlerini farklı şeylere ad yapmışlardır. Bu anlamların alakası; ana ekseni, "küçük bir şeyin büyük bir şeye yapışıklığıdır. Başa kulak, kulağa küpe; binaya kule, baca; başa külah, şapka, ağaca tomurcuk, meyve, toprağa bitki; … gibi.
صوامعSavâmiu sözcüğünü, صماءsamâe ve صومة savmenin çoğulu olarak ele aldığımızda, nekreliği de dikkate alarak sözcüğün anlamını "filiz, tomurcuk, ağaçtaki meyve, toplanmış tahıl, bakliyat, kıraç arazide diken, yapılı bina ne varsa hepsi" diye ifade edebiliriz.
بيعBiyeu
Bu sözcük de klasik anlayışta, " بيعةbiyatın çoğulu olarak ele alınmış ve Hıristiyanların kiliseleri olarak kabul görmüştür. Hatta bazılarına göre de Yahudilerinin kiliseleridir. [ (Tac ve Lisan)]
Haddizatında yine kadim lügatlerde " بيعbiyeun" sözcüğünün tekili olan " بيعة biat" sözcüğünün " هيئة البيعhey'tül bey'ı (alış- verişin şekli)" olduğu da yer alır. [ (Lisan ve TAC).] Sözcüğün Arapça kökenli olduğu kesin olduğuna göre "kilise" ile "alış- veriş" ifadesinin arasında bir alaka da bulunmamaktadır.
" بيعBiyeu" sözcüğü, ezdattan (karşıt anlamın ikisini de ifade eden sözcüklerden) olan, "satın alma ve satma; alış-veriş" anlamındaki " بb ىy عa"nın türevlerinden olup, halliyet (bir mekân içinde bulunan şeyi zikredip mekânını kastetme) mecazı mürseliyle ve sözcüğün nekreliğiyle "tüm alış veriş yerleri; çarşı-pazar" demektir.
صلواتSalâvat
Kılasik kaynaklar ayetteki "Salâvat" sözcünü Arapçadaki "salât" sözcüğünün çoğulu olan "salâvat" olmayıp İbraniceden gelme "Saluta" sözcüğünden Arapçalaşmış bir sözcük olduğunu yazdılar. Birçok yerde açıkladığımız gibi "salâvat", "salât"ın çoğuludur. Burada da Halliyet mecazi mürseliyle "tüm Salât; destek yerleri (iş; istihdam ve istihsal yerleri, eğitim öğretim kurumları ve güvenlik merkezleri) demektir.
Durum bu olunca bir de Rabbimizin Bakara/ 251'deki savaşın gerekçelerinde beyan buyurduğu "Eğer Allah'ın, insanların bir kısmını diğer bir kısmıyla savması olmasaydı, yeryüzü kesinlikle bozulur giderdi. " ifadesi dikkate alındığında ayetteki sözcüklerin gerçek Arapça anlamlarının dikkate alınması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Böylece Rabbimizin Bakara/251'deki "yeryüzü kesinlikle bozulur giderdi" ifadesi Hacc/40 ta " … Eğer Allah, bir kısım insanları diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, filiz, tomurcuk, ağaçtaki meyve, toplanmış tahıl, bakliyat, kıraç arazide diken, yapılı bina ne varsa hepsi, tüm alış-veriş yerleri; çarşı-pazar, tüm Salât; destek yerleri (iş; istihdam ve istihsal yerleri, eğitim öğretim kurumları ve güvenlik merkezleri) ve içlerinde Allah'ın ismi bol bol anılan mescitler yerle bir edilirdi." şekliyle bizzat Allah tarafından açıkça tefsir edilmiş bulunmaktadır.
Bu açıklamalardan sonra kesin olarak diye biliriz ki konumuz olan ayetteki " يذكر فيها yüzkerü… "cümlesi, sadece ayetteki " مساجدMesacidü" sözcüğünün sıfatı olup " فيهاfiha" zamiri de مساجدmesacid sözcüğüne râci olup sıfat cümlenin anlamı "içinde Allah'ın zikredildiği mescitler" şeklindedir. Açıkça birleri, mevcut kiliseleri, havraları ve manastırları meşrulaştırmak için epey vakit harcamış, zemin hazırlamış.