الصّوم [savm] kelimesi, "yemeyi, içmeyi, konuşmayı ve cinsel ilişkiyi bırakmak" demektir. Sözcük ilk olarak, "atın yemeden-içmeden ayakta durması, kişinin hareketsizce dikilmesi, rüzgârın esmemesi, güneşin tam tepeye dikilmesi" anlamlarında kullanılmıştır. İbn Arabi bu sözcüğün aslının, "insan görüntüsünde çirkin manzaralı, meyvelerine "şeytânların başı" denilen, yapraksız ağaç" demek olduğunu söyler. [Lisânu'l-Arab; c. 5, s. 434-435.]
Lisânu'l-Arab'ın ifadesinden de anlaşıldığı üzere savm sözcüğü, "konuşmamayı" da kapsamaktadır. Bakara/183-187'de Müslümanlar için farz kılınan savm, yememeyi, içmemeyi, cinsel ilişkide bulunmamayı ve konuşmamayı gerektirir. Fakat birçok lügat ve ilmihalde, savm'ın sadece "yeme, içme ve cinsel ilişkiyi bırakma" olduğu yazılmıştır, ki bunu, yalnızca sözcüğünün anlamını bozan bir hata olarak değerlendirmek doğru olmaz. Çünkü bize göre bu, dine karşı büyük bir iftiradır. Eğer "terk-i kelam" savm'ın kapsamından çıkarılsaydı, bunun Kur'ân'da yer alması (yani, bizzat Allah tarafından çıkarılması) gerekirdi. Nitekim, Sizden kim o aya [Ramazân ayına] tanık olursa o ayı oruçlu geçirsin (Bakara/185) talimatıyla getirilen yeme, içme ve cinsel ilişki yasaklarına, Orucun gecesi refes [kötü söz, cima] size helâl kılındı (Bakara/187) buyruğu ile refese [kötü söze, cimaya] istisnâ getirilmiş, böylece oruç tutma geceleri kapsam dışı bırakılmıştır. Dinde belirleme işte böyle olur.