"شهيد Şehiyd" sözcüğü, Arapça "ش ه د şhd (şehadet)" kökünden türemiş mübaleğa kalıbında bir "isim fiil" olup, anlamı, "en ileri derecede tanık olan" demektir. Bilgi, mutlak olarak bilgiye izafe edilirse iyi derecede bilene "عليم aliym"; gizli işlere izafe edilirse iyi bilene "خبير habiyr", açık, açıkta olan işlere izafe edilirse bunları iyi bilene "شهيد şehiyd" denir. [LİSANÜ'L ARAB]
Sözcüğün mastarı olan "شهادة şehadet" sözcüğünün Türkçede tam karşılığı "tanıklık" demektir. Açık işleri sıradan bir bilene "شاهد şâhid", ileri derecede bilene de "شهيد şehiyd" denir. Bu sözcük bu anlamıyla birinci derecede Allah'ın isimlerindendir; Esma-i Hüsna'dan birisi de "eş Şehiyd" ismidir. Kur'an'da bu isim 35'i tekil, 2 tesniye (ikili) ve 18 çoğul olmak üzere 55 kez geçer. Yine Kur'an'da bu ismin, Allah, elçiler ve insanlar için kullanıldığını görmekteyiz.
Bizim burada üzerinde duracağımız "Allah rızası için, O'nun yolunda ölen kişi" anlamında yaygın olarak kullanılan "şehiyd" ifadesidir. Kur'an, Allah yolunda, Allah rızası için ölen kimseleri "Şehiyd" olarak nitelemez. Bu, Tabir, Kur'an'dan onay almaz. Rabbimiz bunlar için "Allah yolunda öldürülen kimseler" ifadesini kullanır.
Kur'an' âyetlerinden insanlar için böyle bir nitelik çıkarılacaksa bu, şu âyetlerin yardımıyla çıkarılmalıdır:
Allah, doğadaki güçler/haberci âyetler ve hakkaniyeti ayakta tutan bilgi sahipleri, şüphesiz Allah'tan başka ilâh diye bir şeyin olmadığına tanıklık etti. O, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandan, en iyi yasa koyandan başka ilâh diye birşey yoktur. [Al-i Imran/18]
Kim de Allah'a ve Elçi'ye itaat ederse artık onlar, Allah'ın, peygamberlerden, dosdoğru kimselerden, şehitlerden ve sâlihlerden kendilerine nimet verdiği kişilerle beraberdir. Ve bunlar arkadaş olarak ne güzeldir! Bu, Allah'tan bir armağandır. En iyi bilen olarak Allah yeter. [Nisa/69]
Bu âyetler dikkate alındığında övgüye layık olan "şehiyd"in (en ileri derecedeki tanık)"ın, "hakkaniyetle hareket eden bilginler" olduğu anlaşılacaktır. Âyetteki "şüphesiz Allah'tan başka ilâh diye bir şeyin olmadığı" ifadesindeki te'kit ve tahkik (Cümlenin isim cümlesi oluşu ve Arapçasındaki " أنّenne" edatı), buradaki tanıklığın ileri derecede bir tanıklık; şehiyd'lik olduğunu gösterir.
Çünkü bunlar, Kur'an'ın başka âyetlerinde (Mü'min; 7- 9) "Allah'ın arşını taşıyanlar; Allah bilgisini başkalarına öğretenler, ulaştıranlar" olarak nitelenmektedirler.
Ve Rabbimizin mü'minleri aşağıdaki âyetlerde de insanları "hakkaniyetle hareket eden bilginler olmaya çağırdığı görülecektir.
Ey iman etmiş kimseler! Kendiniz, ana-babanız ve yakın akrabanız aleyhine de olsa, Allah için tanıklık eden kimseler olarak hakkaniyeti tümden ayakta tutanlar/ gözetenler olun. İster zengin olsun, ister fakir olsun, bilin ki Allah, ikisine de daha yakındır. Artık adaleti yerine getirebilmek için boş-iğreti arzunuza uymayın. Eğer eğip bükerseniz veya geri durursanız, biliniz ki şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. (Nisa; 135)
Ey iman etmiş kişiler! Allah için, hakkaniyeti ayakta tutan tanıklar olunuz. Ve bir topluma olan kininiz, sizi adaletsizlik yapmaya sürüklemesin. Adaletli olun, adaletli olmak, Allah'ın koruması altına girmeye daha yakındır. Allah'ın koruması altına girin. Şüphesiz Allah, yaptıklarınıza haberdardır. (Maide; 8)
İnsanlar, şehitlik kavramını yozlaştırarak, Dünya ve âhiret şehîdi: Âhiret şehîdi: hakiki şehîd, hükmi şehîd gibi bölümlere ayırmışlar her biriyle ilgili birçok hüküm ortaya koymuşlardır. Daha sonra bu sözcük ayağa düşmüş, bira şehidi, görev şehidi, devrim şehidi, sahne şehidi, vs. gibi birçok şehit türü uydurulmuştur. Mesela; "Suda boğulanlar, Ateşte yananlar, Enkaz altında kalanlar, Veba gibi bulaşıcı bir hastalıktan ölenler, Sıtma gibi ateşli hastalıktan ölenler, İlim yolunda ölenler, Ciğer hastalıklarından ölenler, Doğum sırasında veya lohusa iken ölen kadınlar, Baş ağrısından ölenler, Karın ağrısından ölenler, Ailesinin nafakasını helâlinden kazanmak için çalışırken iş kazasından ölenler, Cuma gecesi ölenler, Gurbet ilde vefat edenler, Ma'rûfu emr ve münkeri nehiyden dolayı katledilenler, Hayvanından düşüp ölenler, Zehirli hayvan sokmasından ölenler, Evinin üstünden (damdan) düşerek boynu kırılıp ölenler, Üzerine büyük taş düşüp ölenler, Din kardeşini savunurken ölenler, Masum olan komşusunu savunurken öldürülenler, Akrep, yılan sokması gibi sebeplerle ölenler şehittir" gibi kabuller oluşturulmuştur.
Müslümanlar arasında kavram kargaşası yaratılarak, dinî anlamı başka olan kelimeler, orijinal anlamının dışında kullanılarak, Müslümanlar yanlış yollara sürüklenmiştir. Kur'an'ın önderliğinden vazgeçmemek gerekir.
Unutmamak gerekir, ölüden ne شاهدşâhit (sıradan tanık) olur ne de شهيدşehiyd (iyiden iyiye mükemmel tanık).