Türkçede "kuşku anlamında kullanılan " الشّكّşekke" sözcüğünün esas anlamı "kesin olmayan bilgi [yakin karşıtı]" demektir. [ (Lisanü'l-Arab; c:5, s:167, 168)] Dolayısıyla burada söz konusu olan, peygamberimizin kuşku duyması değil, daha önceden kendisine vahyedilen konularda yeterli bilgisinin olmamasıdır. Zaten ayette de ifadenin şimdiki zaman olarak değil, geçmiş zaman kalıbıyla " فان كنتfein künte [eğer idiysen …]" şeklinde yer alması, sözcüğün bu anlamda kullanıldığını göstermektedir. Bunun bir başka örneği de yine bu surenin 104. ayetinde karşımıza çıkacaktır.
Peygamberimizin geçmiş kavimler hakkında yeterli, kesin bir bilgisinin olmadığı, başka ayetlerde de bildirilmiştir:
(Kaf/22) Yusuf/3, Ankebut/48,Kasas/86)
Ayetteki " منmin" edatının teb'iz [bölme, parçalama] için olması, özellikle anlatılan kıssanın detayının o günkü ehl-i zikirden öğrenilmesinin, onlara sağlama yaptırılmasının ve böylelikle o konuda tam bir bilgiye ulaşılmasının istendiği anlamına gelmektedir ki, o günün Mekke'sinde de bu bilgilere sahip ve vahiy kültürü olan bir takım kimseler bulunmaktadır.