"شيطان Şeytan", sözlük anlamı olarak "Hakk'tan uzak olan" demektir. Kavram olarak ise, "Hakka ve akla aykırı hareket eden her türlü kişi, güç ve kurumun ortak ve karakteristik adı"dır.
Şeytanın kimler veya neler olabileceği, özellikleri ve ayırt edici nitelikleri Kur'an'da detaylı olarak mevcuttur. Kur'an'a göre şeytan:
- Haram yemeyi, haksız kazanç elde etmeyi öneren/ emreden,
- Kötülük, hayâsızlık ve Allah'a karşı bilmediğimiz şeyleri söylememizi telkin eden,
- Bizi fakirlikle korkutan,
- Bizi kuruntulara düşüren,
- Allah'ın yarattıklarını değiştirmeyi emreden,
- Kandırmak için bize yaldızlı sözler fısıldayan,
- Vesvese verip kışkırtan, zihin bulandıran,
- Yaptığımız amellerimizle bizi şımartan,
- Bizi azdıran,
- İçki/uyuşturucu ve kumarda, aramıza düşmanlık ve kin sokmak
isteyen,
- Bizi Allah'ı anmaktan ve O'na kulluk etmekten geri bırakmak
isteyen kişiler ve güçlerdir.
Bu tanımlamalara göre şeytan, yanı başımızda yaşayan, gördüğümüz, bildiğimiz birileri olabileceği gibi, göremediğimiz ama içimizde hissettiğimiz bir şey de olabilir. Zaten Rabbimiz de şeytanın insanlar ve görünmez güçlerden [enerjiden] olduğunu bildirmektedir. Şeytan-i Racim [İblis] de onlardan biridir. (En'am 112)
Enfal suresinin 48. ayetinde geçen "شيطان şeytan" sözcüğü ise o gün için Mekkelileri kışkırtan Beni Kenâne kabilesine bağlı Müdlic Oğullarından Sürâka b. Malik b. Cu'şum isimli biri için kullanılmıştır.
Tarih ve siyer kitapları araştırılarak Bedir savaşının ayrıntıları dikkatle incelendiğinde adı geçen kişinin ayette belirtildiği gibi önce müşriklere cesaret ve destek verdiği, sonra da onları yüzüstü bıraktığı görülecektir.
Bazı eski tefsirciler, ilgili ayette geçen "şeytan" sözcüğü ile Sürâka'nın kastedildiğini, ancak Bedir savaşındaki Sürâka'nın gerçek Sürâka olmayıp Süraka kılığına girmiş şeytan olduğunu, dolayısıyla da Kur'an'ın aslında Sürâka kılığına girmiş olan "şeytan"ı işaret ettiğini ileri sürmüşlerdir. İddialarını dayandırdıkları delil ve gerekçe, gerçek Sürâka'nın savaşa gitmediği, hatta savaştan haberi bile olmadığı yolunda kendisinin yaptığı bir açıklamadır. Ancak; ileri sürülen bu iddianın ne delili ne de gerekçesi inandırıcıdır. Çünkü askerî bir otorite olan Sürâka'nın, o günkü Mekke'nin birkaç bin hanelik nüfusu içinde yaşayıp da günümüzdeki askeri mızıka veya bando takımına benzeyen gruplarca çalınan cenk havalarını ve şair kadınlarca sergilenen savaşa tahrik edici şiir ve gösterileri duymaması, kısacası savaştan bihaber olması mantık dışıdır.
Şeytanî özellikleri olan insanları "şeytan" olarak isimlendiren Kur'an'dan bir diğer örnek de Bakara suresinin 14. ayetidir:
Bu ayette söz konusu edilen şeytanlar da münafıkların [ikiyüzlülerin] akıl hocaları olan insanlardır.
Bir diğer örnek de Âl-i Imran suresinin 175. ayetinde geçen "şeytan" ifadesidir ki, klâsik eserlerde bu kişinin Nuaym b. Mes'ud adlı bir müşrik olduğu belirtilmektedir.