"Şükür" sözcüğü nankörlüğün karşıt anlamlısı bir sözcük olup "bir ihsanın karşılığını eylemli olarak vermek" demektir.
"Şükür" sözcüğü en başta "deve ve koyun gibi hayvanların yedirilen yem karşılığı semirmesi ve süt vermesi" için kullanılmış, ama daha sonraları "yapılan iyiliklere karşı nankörlük etmemek ve yapılanın karşılığını herhangi bir şekilde imkânlar ölçüsünde dışa yansıtmak" şeklinde bir anlam zenginleşmesine uğramıştır. [ (Lisanü'l-Arab; c:5, s:163–165 ve Tacü'l-Arus; c:7, s:48–51)] Sözcüğün ifade ettiği bu anlam doğrultusunda bu ayetteki kullanımından çıkarılması gereken en önemli sonuç, "Şükür" denen olgunun lâf ile olmayacağı gerçeğidir.
Rabbimizin başta Mekkeli müşriklere, sonra da Rabbimizin ihsanına nail olmuş tüm insanlara bir sitem mahiyetinde olan "Hâlâ şükretmeyecekler mi?" (Ya Sin/73) şeklindeki sözlerini şu şekilde takdir etmek mümkündür: "Herkes kendisine sunulan ihsana karşılık şükretsin, yani mallarıyla, canlarıyla nimetlerin karşılığını yansıtsın!"