Kur'anda yer alan "sünnetullah tamlaması, "Allah'ın tabiatı yaratıp devam ettirmek ve toplum hayatını düzenlemek üzere koyduğu kanunlar anlamında"dır.
Ve bu tamlama, Bizzat Allah tarafından Kur'anda yer almış özel bir tamlamadır. Allah'ın yaratma ve yönetmesinde ezelden beri beri süregelen ve değişmeyen ve değişmeyecek olan uygulamasın ifade etmektedir.

Sünnet kelimesi Kur'ân-ı Kerîm'de ikisi çoğul olmak üzere (sünen) on altı yerde geçer.
Enfâl, 8/38;
38Kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan şu kimselere de ki: "Eğer bu işe son verirlerse daha önce yaptıkları bağışlanacak. Yine de dönerlerse, kesinlikle önceki önderli toplumlara uygulanan kurallar devam etmiş olur."
Hicr, 15/13;
13Onlar indirilen kitaba/gönderilen elçiye inanmazlar, oysa ki evvelkiler ile ilgili yasamız/uygulamamız geçmiştir, size bildirilmiştir.
Kehf, 18/55;
55Ve kendilerine doğru yol [kitap, elçi] geldiği zaman, insanların iman etmelerine ve Rablerinden günahlarının bağışlanmasını istemelerine sadece "evvelkiler ile ilgili uygulamaların kendilerine gelmesi ya da önlerine azabın gelmesi" konusu engel oldu.
Fâtır, 35/43).
41Hiç şüphesiz gökleri ve yeryüzünü yok oluvermekten, Allah tutuyor. Andolsun ki eğer gökler ve yeryüzü yok oluverirlerse, onları O'ndan sonra kimse tutamaz. Gerçekten O, çok yumuşak davranan, çok bağışlayandır.
42,43Ve onlar, var güçleriyle Allah'a yemin etmişlerdi ki, kendilerine uyarıcı bir peygamber gelirse, kesinlikle önderli toplumların her birinden daha doğru yolda olacaklardı. Buna rağmen ne zaman ki kendilerine bir uyarıcı geldi, bu, yeryüzünde bir kibirlenme ve kötülük düzeni yönünden onların sadece nefretlerini artırdı. Hâlbuki kötü düzen ancak kendi düzenbazını çepeçevre kuşatır. O hâlde öncekilerin kanunundan/ onlara uygulanandan başka ne gözetiyorlar? Onun için sen, Allah'ın uygulamasında asla bir değişme bulamazsın. Sen, Allah'ın uygulamasında asla bir başkalaşma da bulamazsın.
44Ve yeryüzünde gezip de bir bakmadılar mı, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuş? Hâlbuki onlar, kuvvetçe kendilerinden daha çetin idiler. Göklerde ve yeryüzünde Allah'ı âciz bırakan hiçbir şey yoktur. Kesinlikle O, en iyi bilendir, en güçlü olandır.
Âlı İmrân/137
137Kesinlikle sizden önce uygulamalar gelip geçti. Hadi, yeryüzünde gezin de yalanlayıcıların âkıbetinin nasıl olduğunu bir görün.

Nisâ/26
25Ve sizden her kim hür mü'min kadınları nikâh edecek bir zenginliğe gücü yetmiyorsa, ona da, yasal çerçevede himayenize verilen, mü'min genç kızlarınızdan/hizmetçilerinizden nikâhlamak var. Ve Allah, sizin imanınızı daha iyi bilir. Sizin bazınız, bazınızdandır. O hâlde fuhuşta bulunmayan, gizli dost edinmeyen sahiplenilmiş kadınlar olmak üzere yakınlarının izniyle/ bilgileri ile yasal çerçevede himayenize verilen kadınları nikâhlayın ve örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekilde mehirlerini verin. Sahiplenildiklerinde fahişe işlerlerse, o zaman onlara hür kadınlara verilen azabın yarısı verilir. –İşte bu sizden günah işlemekten ürperen kimseleredir.– Ve eğer sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Ve Allah, kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır, engin merhamet sahibidir.
26Allah, sizin için açığa koymak, sizi, sizden öncekilerin uygulamalarına kılavuzlamak ve hatalardan dönüşünüzü kabul etmek istiyor. Ve Allah, çok iyi bilendir, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.
İsrâ /77
76,77Ve yakında seni bu yerden/ yurdundan çıkarmak için kesinlikle rahatsız edecekler. O takdirde senden önce elçilerimizden gönderdiğimiz kişiler hakkındaki yasamıza/uygulamamıza göre onlar da senin ardından pek az kalacaklardır. –Bizim uygulamamızda herhangi bir değişme göremezsin.–
-Feth, 48/23;
22,23Ve eğer kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş kimseler, sizinle savaşsalardı kesinlikle Allah'ın öteden beri gelen kanunu/ uygulaması olarak arkalarına dönüp kaçarlardı. –Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.– Sonra bir yol gösteren, koruyan yakın ve yardımcı da bulamazlardı.
Fâtır, 35/43;
41Hiç şüphesiz gökleri ve yeryüzünü yok oluvermekten, Allah tutuyor. Andolsun ki eğer gökler ve yeryüzü yok oluverirlerse, onları O'ndan sonra kimse tutamaz. Gerçekten O, çok yumuşak davranan, çok bağışlayandır.
42,43Ve onlar, var güçleriyle Allah'a yemin etmişlerdi ki, kendilerine uyarıcı bir peygamber gelirse, kesinlikle önderli toplumların her birinden daha doğru yolda olacaklardı. Buna rağmen ne zaman ki kendilerine bir uyarıcı geldi, bu, yeryüzünde bir kibirlenme ve kötülük düzeni yönünden onların sadece nefretlerini artırdı. Hâlbuki kötü düzen ancak kendi düzenbazını çepeçevre kuşatır. O hâlde öncekilerin kanunundan/ onlara uygulanandan başka ne gözetiyorlar? Onun için sen, Allah'ın uygulamasında asla bir değişme bulamazsın. Sen, Allah'ın uygulamasında asla bir başkalaşma da bulamazsın.
44Ve yeryüzünde gezip de bir bakmadılar mı, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuş? Hâlbuki onlar, kuvvetçe kendilerinden daha çetin idiler. Göklerde ve yeryüzünde Allah'ı âciz bırakan hiçbir şey yoktur. Kesinlikle O, en iyi bilendir, en güçlü olandır.
Ahzâb, 33/62).
60-62Andolsun ki eğer o münâfıklar ve kalplerinde bir hastalık olan şu kimseler ve Medîne'de ortalığı karıştıranlar, bu yaptıklarından vaz geçmezlerse, kesinlikle seni onlara, onlar dışlanarak musallat ederiz. Sonra onlar, seninle orada az bir zamandan fazla komşu kalamazlar; Allah'ın önceki geçen kimseler hakkındaki uygulaması olarak nerede bulunurlarsa yakalanırlar ve acımadan, kıyasıya öldürülürler. Ve sen Allah'ın yasası/uygulaması için asla bir değişiklik bulmayacaksın!

Nisâ /25-26;
25Ve sizden her kim hür mü'min kadınları nikâh edecek bir zenginliğe gücü yetmiyorsa, ona da, yasal çerçevede himayenize verilen, mü'min genç kızlarınızdan/hizmetçilerinizden nikâhlamak var. Ve Allah, sizin imanınızı daha iyi bilir. Sizin bazınız, bazınızdandır. O hâlde fuhuşta bulunmayan, gizli dost edinmeyen sahiplenilmiş kadınlar olmak üzere yakınlarının izniyle/ bilgileri ile yasal çerçevede himayenize verilen kadınları nikâhlayın ve örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekilde mehirlerini verin. Sahiplenildiklerinde fahişe işlerlerse, o zaman onlara hür kadınlara verilen azabın yarısı verilir. –İşte bu sizden günah işlemekten ürperen kimseleredir.– Ve eğer sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Ve Allah, kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır, engin merhamet sahibidir.
26Allah, sizin için açığa koymak, sizi, sizden öncekilerin uygulamalarına kılavuzlamak ve hatalardan dönüşünüzü kabul etmek istiyor. Ve Allah, çok iyi bilendir, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.

Ahzâb /37-38).
37Hani sen, Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: "Eşini yanında tut ve Allah'ın koruması altına gir!" diyordun da insanlardan çekinerek Allah'ın açığa vuracağı şeyi kendi içinde saklı tutuyordun. Oysa Allah, Kendisine saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duymana çok daha lâyıktı. Artık Zeyd, Zeyneb'ten ilişkisini kesince, Biz Zeyneb'i seninle evlendirdik. Ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri zaman, evlatlıklardan ayrılan kadınla evlenme konusunda mü'minler üzerine bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
38,39Allah'ın kendisine farz kıldığı şeyde Peygamber üzerine, daha önce gelip geçen kimselerde; Allah'ın verdiği elçilik görevini tebliğ eden, O'na saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duyan ve Allah'tan başka kimseye saygıyla, sevgiyle, bilgiyle ürperti duymayan kimselerle ilgili Allah'ın uygulaması olarak bir güçlük yoktur. Allah'ın emri, ayarlanmış, belirlenmiş bir kaderdir. Hesap görücü olarak Allah yeter.
Kısaca sünnetüllah, Allah'ın evrene ve insanlara yönelik KENDİNE ÖZGÜ tüm uygulamalarıdır. Fizik kimya, biyoloji kanunlarının hepsi sünnetullah olduğu gibi Allah'ın toplumlara müdahalesi; Esma-ü Hüsna'sının tüm tecellileri de sünnetullah tır.
Elçi göndermesi, Kitap indirmesi, elçi göndermeden azap etmemesi, yeryüzündeki iyi veya kötülükleri insan eline bırakması, tevbeleri kabul etmesi, kendini değiştirmeyen toplumları değiştirmemesi, elçileri yalanlayanların helak edilmesi… Suçluların cezasının ahırete ertelenmesi, vs
Ra'd /11
11Her kişi için, iki elinin arasından ve arkasından –Allah'ın işinden olarak–, onu gözetip koruyan izleyiciler vardır. Gerçekte, bir halk, kendi benliklerinde olanı değiştirmedikçe, Allah hiçbir şeyi değiştirmez. Ve Allah, bir topluluğa kötülük istedi mi, artık onun geri çevrilmesi söz konusu değildir. Onlar için O'nun astlarından bir yardım eden, koruyan, yol gösteren bir yakın da yoktur.

İsrâ /16
16Ve Biz, bir ülkeyi değişime/yıkıma uğratmak istediğimiz zaman, onun varlık ve güç sahibi önde gelenlerine, hak yolda olmalarını, hak yolda önderlik yapmalarını emrederiz de onlar, bunun aksine, orada hak yoldan çıkarlar. Artık oranın üzerine Söz hak olur da Biz orayı kökünden darmadağın ederiz.
Kur'an'da yer alan " القولkavl, الفطرةfıtrat, الخلقhalk, الحقhak, كلمة اللهkelimetullah, كلمة ربكkelimetü rabbik" ifadeleri de Sünnetullah ifadesinin karşılığıdır. Bu konuda yine " العدة âdet" kelimesini kullanmış, böylece literatüre sünnetullah ile eş anlamlı olarak " عادة اللهâdetullah" tabiri de girmiştir.

Kuranda peygamber ve sahabe sünneti (Resûlullah'ın söz, fiil veya tasvipleri" diye bir şey konu edilmez. Çünkü peygamberin sünnet; uyguladığı, gittiği yol sadece vahye uymaktı. Dinde peygamber ve sahabe sünneti dini yozlaştırmak amacıyla Resülüllah sonrası bir de kavramsal Sünnet uydurulmuş ve çeşitlenmiştir. Kur'an'da bunun yeri olmadığından burada konu etmiyoruz.