"التّوحيد Tevhid"in sözlük anlamı "birlemek"tir. Dinî anlamı ise "Kelime-i Tevhit"te ifade edildiği şekliyle önce tüm ilâhları reddetmek, sonra da ilâh olarak sadece Allah'ı kabul etmektir. Pek tabiî ki bu kabul yalnızca sözde kalmamalı, tüm düşünce ve eylemlerde de kendini göstermelidir.
Kelime-i Tevhit'in söz dizimine dikkat edildiğinde önce tüm ilâhların reddedildiği görülür. Tüm ilahları reddedebilmek için insanın önce sahte ilâhları veya ilâh yerine konulanları iyi tanıması gerekir. Onları iyi tanıyıp reddettikten sonra, sıra gerçek ve tek olan ilahı kabul etmeye gelir. Tek ve gerçek ilah Allah'tır, O'ndan başka ilah/tanrı yoktur. Allah'ın tek ilâh olarak kabul edilmesi, O'nu gereği gibi tanımadan, sadece "kabul ettim" demekle mümkün olmaz. Allah'ı gereği gibi tanıyabilmek ise Kur'an ile mümkündür. Allah'ın zatî ve sübutî sıfatlarının ve güzel isimlerinin Kur'an'dan öğrenilmesi ve bunlara inanılması gerekir.
Aksi takdirde; ne sahte ilâhlar tanınmazsa reddedilmeleri mümkün olur, ne de Allah gereği gibi tanınmazsa tevhit/tek ilah inancı kalplere yerleşebilir.
Tevhit kelimesi Kur'an'da doğrudan kullanılan bir kavram değildir. Buna karşılık "Bir ve tek olan Allah'a iman" şeklinde özetlenebilecek olan tevhit inancı pek çok ayette tekrar tekrar dile getirilir. Özellikle Mekke'de inen sureler, tevhit inancını inşa etmeye yönelik bu içerikteki ayetlerle doludur. Çeşitli meseller ve aklî önermelerle insanı ikna etmeye yoğunlaşan bu ayetler, tevhit inancını Allah'ın zatı, sıfatları, evren ve insanla olan ilişkileri bağlamında ele alır ve tevhit nitelikli olmayan her türlü inanç ve davranışın boşa çıkacağını çeşitli boyutlarıyla ortaya koyar.