ÜLÜ'L EMR (emir/iş/plan program sahipleri) اولى الأمر
Ey iman etmiş kimseler! Allah'a itaat edin, Elçi'ye ve kendinizden olan emir (emir/iş/plan program) sahiplerine; kendi palementonuza itaat edin. Sonra, eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah'a ve âhiret gününe inanan kimseler iseniz, onu Allah ve Elçi'ye havale edin. Bu, daha iyidir ve en uygun çözümü bulmak bakımından daha güzeldir. (Nisa/ 59)
Burada konu edilen "Ülülemr" Müslümanların kendilerinden oluşturduğu "Şûra Meclisi"dir. Buna ister "Parlamento", ister "Halk meclisi", ister "Millet meclisi" ister "Konsey" denilsin, isminin hiç önemi yoktur. "Şûra " ilkesi ile hem ehil olan herkesin yönetime katılımı sağlanır hem de diktatörlük engellenir. Meclis, Müslümanların tümünün meclisi durumundadır.
İşte, verilen herhangi bir şey basit dünya hayatının kazanımıdır. Sadece dünya hayatının geçici bir menfaatidir. Allah katında bulunanlar [nimetler, ödüller] ise;
iman etmiş ve sadece Rablerine işin sonucunu havale eden kimseler için,
günahın büyüklerinden ve hayâsızlıktan kaçınan ve öfkelendikleri zaman bağışlayan kimseler için,
Rablerinin çağrısına cevap veren, salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olmayı oluşturan-ayakta tutan], işleri de kendi aralarında görüşme, danışma olan, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden harcamada bulunan kimseler için
ve kendilerine bir haksızlık ve saldırı isabet ettiği zaman birbirleriyle yardımlaşan/ intikam alan kimseler için daha hayırlı ve daha kalıcıdır. (Şura/ 36- 39)
İşte sen, sırf Allah'ın rahmeti sebebiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları bağışla, onlar için bağışlanma dile. İşlerde onlara da danış, bir kere de azmettin mi, artık Allah'a işin sonucunu havale et. Şüphesiz Allah, işin sonucunu Kendisine havale edenleri sever. (Ali-i Imran/ 159)
İslâm "Ülülemr"lik kurumunu hiçbir zaman bir kişiye uygun görmemiştir. Bunun kurumsallığını istemiştir.
Ve içinizden hayra çağıran, herkesçe kabul gören iyi şeyleri emreden, vahiy ve ortak akıl ile kötülüğü-çirkinliği kabul edilen şeyleri engelleyen bir önderli toplum bulunsun. Ve işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. (Al-i Imran/ 104)
Ülülemr'in oluşması
Geçmişte; Rasülüllah'tan sonra Müslümanlar, Ülülemr'i "İmameti kübra" veya "Hilafet" olarak nitelediler. İslâm hukukçuları "Hilâfet" terimini, genellikle "Peygamberin yerine geçmek" anlamına kullanmışlardır. Ve "Ülülemr" niteliğini, ümmete vermeyip imam, halife, padişah, vs. gibi isimlerle kişiye verme gafletini gösterdiler, yanlışı yanlışla örtmeye çalıştılar. Bu yanlışın bedeli tarihte çok acı bir şekilde ödendi; bilindiği gibi bu yanlış yüzünden Müslümanların iki yakası asırlardır bir araya gelmedi. Kişiye verilen sözde halifelik, zaten bölük pörçük olmuş Müslümanlar arasında el değiştirirken itibar da görmemiştir. Ara sıra dar günlerde göstermelik yardımlaşmalar boyutunda kalmıştır.