" واسعVâsi'- موسعMûsi'
Zâriyât 47. âyette " وانا لموسعونVe inna le musiun" buyurulmaktadır. Sözcüğün anlamını iyi kavramamız için onun kök anlamını ve Allah'ın Esma ül Hüsna'sında " الواسعel VÂSİ'"i ismini iyi bilmemiz gerekir.
" وv سs عa" sözcüğünün kök anlamı, "genişlik; kapasite genişliği"dir. İsm-i fâil kalıbı, " واسعVâsi'", "kapasitesi geniş olan" demektir.
Kur'an'da "وV سS عA" kökünden türeyen kelimeler altı farklı formda 32 kez geçer.
Allah'ın en güzel isimlerinden biri de " الواسعel VÂSİ'"dir. Anlamı, "kapasite genişliği sonsuz, sınırsız olan Allah" demektir.
" واسعVasi'" sözcüğü Kur'an'da dokuz kez geçer.
Bu sözcük, bazı âyetlerde Rabbimizin sıfatlarıyla birlikte yer alır. Bu sözcük Allah'ın sıfatlarına izafe edildiğinde, sıfatlarının kapasitesinin sınırsızlığını, sonsuz genişliğini ifade eder. Örneğin: ilminin kapasite genişliği sonsuz, rahmetinin, mağfiretinin kapasite genişliği sınırsız, sonsuz, İyiliğinin kapasitesi sonsuz, evreni yönetiminde yönetim kapasitesi sınırsız Allah" gibi.
Konumuz âyette bu sözcük, " إفعالif'âl" babının ism-i fâil kalıbının çoğul formu olan " الموسعونel Mûsiûn" şeklinde yer almıştır. Sözcüğün tekilinin anlamı: "kapasite genişleten" demektir. Âyette azamet ifadesiyle "Biz, kapasite genişleticileriz!" diye gelmiştir.
Demek oluyor ki " الموسعel Mûsi'" ismi de Esma-ü Hüsna'dandır.
Âyette neyin genişletileceği açıkça yer almamakla birlikte âyette konu edilen "sema" olduğuna göre genişletilen, semadır. Semanın başındaki lam-ı tarif; belirteç istiğrak için olunca bir sema değil tüm semalar yani tüm evren genişletilmektedir.
Bakara/ 255'te " وسع كرسيه السماوات والأرضvesia kürsiyyühü es semavatı vel arzı" ifadesinden de bu âyette semaların kapasite genişliğinden bahsedildiğini kolayca anlayabiliriz.
İlk dönem tefsirciler, âyetteki genişleticiliği, Abdullah ibn-i Abbas'a dayandırarak "yağmurla rızık genişleticileriz" anlamıyla ele almış olsalar da bu anlayış isabetli değildir. Allah, rızık genişletmeyi " بسطB s t" fiiliyle " بسط الرزقbesata r rızka/ يبسط الرزقyebsütu r rızka" şeklinde ifade etmiştir. (İsra/30; Kasas/82, Sebe/36, Şura/12, 27. âyetlere bakılabilir.) Yine 48. âyete de "Biz ne güzel…." ifadesinde de "Yeryüzünü ne güzel beşik yapanlarız" diye "yeryüzü" kelimesi yer almamıştır. Bu âyetin konusu da "yeryüzü olduğundan âyetten Allah'ın "mutlak beşik yaptığı" değil "Yeryüzünü beşik yaptığı" anlaşılır.
Bu, Kur'ân'ın mucizelerinden biridir.
Evrenin genişlemesi ile ilgili bilim teknik kitaplarında ayrıntılı bilgi bulunmaktadır. İlk defa 20. asırda gökbilimcileri tarafından (Örneğin HUBBEL) yıldızların uzaklaştığının tespiti ile keşfedilen bu özellik daha sonra yüzlerce gözlemle ispat edilmiştir.
48. âyette Rabbimiz yine zatına ve sıfatlarının yer küre üzerine tecellisine dikkat çekmektedir:
Meal
Yeryüzünü döşek/ yaygı yaptığını bildirdikten sonra Kendisinin " ماهدMâhid" oluşuna dikkat çekmektedir.
" ماهدMâhid", " م ه دMHD" kökünden İsm-i fâil olup anlamı "beşik yapan" demektir. (Âyette azamet ifadesiyle "إناBiz" ve " ماهدونMahidun" çoğul gelmiştir.) Âyette açıkça "Yeryüzünü beşik yapanlarız" denilmemektedir. Ama âyetten açıkça yeryüzünün beşik yapıldığı anlaşılır.
Beşik, "Bebekleri yatırmaya ve sallayarak uyutmaya yarayan, tahta veya demirden yapılmış sallanır bir çeşit küçük karyola" demektir, mecazen ise "bir şeyin ilk doğup büyüdüğü yer" demektir. Orası, ilmin beşiği, teknolojinin beşiği vs. …. şunun beşiği, bunun beşiği gibi… kullanılır.
O zaman âyetteki ifadenin meali, "Biz, her şeyin oluşup büyüdüğü ortamları ne güzel hazırlayanlarız" şeklinde olacaktır.