VEFA الوفاء
Vefa- veffâ- Vefat
"Vfy" sözcüğü, " غدر ğadr" sözcüğünün zıttı olup "tastamam verme, eksiltmeden yerine getirme, bir şeyi en üst mertebeye ulaştırma, şerefli, yüksek, üstün ahlak" demektir.
" وفاةVefat" sözcüğünün kökü " وفىvfy [vefa]" sözcüğüdür. "Ve "vefat" sözcüğü "ölüm" anlamında kullanılır. "Ölüm"e "vefat" denmesi, Allah'ın kişiye verdiği ömrü senesi, ayı, günü, saati, dakikası ve saniyesiyle eksiksiz yaşatmasındandır. [ (Lisanü'l-Arab; c: 9, s: 362-364)]
Ölüm, anlamındaki "vefat" sözcüğü sadece "vfy" kökünün türevi olan fiiller ile gelir. Failleri de Allah'tır, meleklerdir, elçilerdir ya da melek'ül mevt'tir. [ Nisa/97, En'âm/60,61, Muhammed/27, Maide/117, Nahl/28,32,70, Yunus/46/104, Ra'd/40, Mü'min/67, 77,Enfal/50, Zümer/42, Secde/11, A'raf/37,126, Al-i Imran/55,193, Yusuf/101, Hacc/5, Bakara/237, 240.]
Bu âyette ise "vefat" fiilinin faili "mevt" sözcüğüdür. Âyetteki "teveffa" sözcüğü "vefat: ölüm" anlamına alındığında, âyetteki ifade, "Ölüm, onları vefat ettirinceye kadar…" şeklinde olur. Yani "ölüm onları öldürünceye kadar." Bu anlam ise, hiç de makul bir anlam değildir.
Mevt sözcüğü, genellikle sözlük anlamıyla ele alındığında, ortaya böyle makul olmayan anlamlar çıkmaktadır. Klasik lügat kaynaklarında hakkında şu bilgileri buluyoruz:
موت[mevt/ölüm], "hayat"ın karşıtıdır. Mecazen mevt [ölüm], "sükun" [sakinlik, hareketsizlik] demektir. Hareketsiz her şey için, "o öldü" denir. Rüzgâr dindiğinde, "rüzgâr öldü"; şarabın kaynayıp köpürmesi bittiğinde, "şarap öldü"; kişi uyuklayıp kendinden geçtiğinde, "kişi öldü"; ateşin alevi, dumanı ve koru kalmadığında, "ateş öldü"; su toprakta kaybolduğunda, "su öldü" denir.
Ve denilmiştir ki ölüm, Arap dilinde "sükûn" üzerine ıtlak olunur. Yoksulluk, zillet, dilencilik, yaşlılık, cahillik gibi düşkünlük, sıkıntılı, mutsuz hâller de ölüm olarak ifade edilir. Bu anlamlar için şu ayetlere bakılabilir: Fâtır/9; Zuhruf/11; Ankebût/50; Meryem/53; Rûm/19, 52; Neml/8; İbrâhîm/17; Zümer/42 ve En'âm/60, 122. [ Lisânu'l-Arab, c. 8, s. 396-398; Tâcu'l-Arûs, c. 3, s. 135-137; Râgıb el-İsfehânî, el-Müfredât, "Mvt" mad.]
Ayetteki "teveffa" fiilini "bir şeyi en üst mertebeye ulaştırma, şerefli, yüksek, üstün ahlak sahibi yapma" anlamında;
"mevt" sözcüğünü de "zillet, cahillik, düşkünlük, sıkıntılı, mutsuz hâller" anlamına alırsak; ayetteki mana, "Bu zillet, cahillik, düşkünlük, sıkıntılı, mutsuz hâl, onları üst mertebeye ulaştırana, şerefli, yüksek, üstün ahlak sahibi yapıncaya kadar" demek olur.
Ayetteki "filbüyuti (O evlerde)" denilip "fi büyutihinne (kendi evlerinde) denilmemiştir. Ayette konu edilen bu evler, rehabilite merkezleri olup bu kadınlar burada fiziki ve psikolojik açıdan tedaviye tabi tutulurlar.
Bu ayetlerde öngörülen dört şahit, şahitlerin Müslüman ve erkeklerden olması, kınama ve azarlama gibi psikolojik baskılar; eziyet uygulaması, zina, homoseksüellik ve lezbiyenlik gibi fuhuş suçlarının ciddiyetine işaret etmektedir. Söz konusu suçlar bireysel suç olmayıp sosyal suçlardır. Bu suçların hem bu güne hem yarına sosyal yansıması çok korkutucu, tehlikeli boyutlara ulaşabilmektedir.
Homoseksüel erkeklere getirilen tedbir ile lezbiyen kadınlara getirilen tedbirlerin farklılığı, İslam dini açısından kadın ve erkeğin sosyolojik açıdan farklılığından kaynaklanmaktadır. Zira İslam dini erkekleri Kavvam, rızık temin eden varlık olarak görürken kadınları ana ve Hars (kültür; geleceğin güvencesi) olarak görmektedir. Bu demektir ki kadınların yozlaşmaması için daha etkin tedbirler alınmalıdır.
Kısacası; Dağına göre Kar.
Bu durumda ayetin meali şöyledir:
15Kadınlarınızdan aşırılığa gidenlere/ cinsel sapıklık edenlere, kendinizden onların aleyhine hemen dört şahit getirin; şayet onlar şahitlik ederlerse, artık o kadınları, bu zillet, cahillik, düşkünlük, sıkıntılı, mutsuz hâl, kendilerini üst mertebeye ulaştırana, şerefli, yüksek, üstün ahlak sahibi yapıncaya kadar ya da Allah onlara bir yol kılıncaya kadar evlerde tutun.