VEFAT الوفاة
" وفاةVefat" sözcüğünün kökü " وفىvfy [vefa]" sözcüğüdür. "Vfy" sözcüğü; " غدر ğadr" sözcüğünün zıddı olup "tastamam verme, eksiltmeden yerine getirme, bir şeyi en üst mertebeye ulaştırma, şerefli, yüksek, üstün ahlak" demektir. Bu sözcükten türemiş olan "vefat" sözcüğü ise "ölüm" demektir. "Ölüm"e "vefat" denmesi, Allah'ın kişiye verdiği ömrü senesi, ayı, günü, saati, dakikası ve saniyesiyle eksiksiz yaşatmasındandır. (Lisanü'l-Arab; c: 9, s: 362-364)
Bu bilgiler doğrultusunda Kur'an'a bakıldığında, "vfy" sözcüğünün gerek sülasi [üçlü] gerekse mezidatı [eklentili kalıpları] dâhil, Kur'an'da toplam 66 kez yer aldığı görülmektedir.
Ancak sözcük Kur'an'ın her yerinde aynı anlamda kullanılmamıştır. Şöyle ki:* Üç ve dört harften oluşan kalıpları "tastamam verme, eksiltmeden yerine getirme" anlamında: Necm/37, 41, Nur/25, 39, Hud/15, 109, 111, Al-i Imran/25, 57, 76, 161, 185, Nisa/173, Fatır/30, Ahkaf/19, Zümer/10, 70, Bakara/40, 177, 272, 281, Nahl/91, 111, Enfal/60, Fetih/10, Yusuf/59, 88, Hacc/29, Ra'd/20, İnsan/7, Maide/1, En'am/152, A'raf/85, Hud/85, İsra/34, 35, Muttaffifin/2, Tövbe/111;*Beş harfli " تفعّل Tefe'ul" kalıbından olanları ise "vefat" anlamında kullanılmıştır: Al-i Imran/55, 193, Nisa/15, 97, En'am/60, 61, Zümer/42, Muhammed/27, Nahl/28, 32, 70, Yusuf/101, Secde/11, A'raf/37, 126, Enfal/50, 51, Hacc/5, Mü'min/67, 77, Maide/117, Yunus/46, 104, Ra'd/40, Bakara/234, 240.
Sırf "vefat" sözcüğünün geçtiği ayetlere bakıldığında, sözcüğün "ölüm" anlamına gelmediği, "ölüm" ile "vefat"ın birbirinden farklı iki ayrı şey olduğu görülmektedir.
(En'am/60, 61, Zümer/42)
Dikkat edilirse, ayetlerdeki "ölüm geldiği vakit elçilerimiz ... vefat ettirirler" ve "ölmeleri sırasında vefat ettirir" ifadelerinde "vefat" sözcüğünün "Allah'ın kişiye verdiği ömrü senesiyle, ayıyla, günüyle, saatiyle, dakikasıyla ve saniyesiyle eksiksiz yaşatması" anlamına karşılık olmadığı; "vefat"ın ölüm anından hemen önce yaşanan bir süreç olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Rabbimiz "vefat"ın ölümden başka bir süreç olduğunu ve değişik şekillerde tezahür ettiğini şu ayetlerde beyan etmiştir:
Secde/11, Nisa/97, 98, Nahl/28, Enfal/50, 51, Muhammed/27, Nahl/32, Kıyamet/ 22-30.
Yukarıdaki ayetlerde görüldüğü gibi, "vefat" iki şekilde gerçekleşmekte, bu süreci takva sahipleri mutluluk ve rahatlık içinde geçirirken, suçlular ise mutsuz ve işkence içinde geçirmektedirler.
Demek oluyor ki, "vefat", Allah'ın insanlara, ölecekleri andan hemen önce yaşatacağı, herkese yaptıklarının ve yapması gerekirken ötelediklerinin hepsini eksiksiz fazlasız göstereceği, haber vereceği bir süreçtir. Başka bir ifade ile "vefat", Rabbimizin, insanın hayatındaki tüm kayıtları en ince ayrıntısı ile tıpkı bir yazarkasanın "Z raporu" gibi, ölüm anından kısa bir süre önce hiç eksiksiz fazlasız ortaya koyuvermesidir. Bu "ortaya konuş" ise insanın yapısına yaratılıştan yerleştirilmiş olan "koruyucular, bellekler, elçiler [hafıza hücreleri]" ile sağlanmaktadır.
Vefat süreci, Kıyamet suresinde şöyle bildirilmiştir:
Kıyamet/13-19.
ABD'deki Michigan Üniversitesi'nde yapılan araştırmada, ölüm anında beyin dalgalarında yüksek seviyede aktivite gözlendi. Araştırmacılar bu dalgaların insan beyninde algılama düzeyinin artmasına neden olabileceğini düşünüyor.
Surge of neurophysiological coherence andconnectivity in the dying brain
Jimo Borjigina,b,c,1,2, UnCheol Leed,1, Tiecheng Liua, Dinesh Pald, Sean Huffa, Daniel Klarrd, Jennifer Slobodaa,Jason Hernandeza, Michael M. Wanga,b,c,e, and George A. Mashourc,dDepartments of aMolecular and Integrative Physiology, bNeurology, and dAnesthesiology, and cNeuroscience Graduate Program, University of Michigan, AnnArbor, MI 48109; and eVeterans Administration, Ann Arbor, MI 48105
Edited by Solomon H. Snyder, The Johns Hopkins University School of Medicine, Baltimore, MD, and approved July 9, 2013 (received for review May 2, 2013) (www.pnas.org/cgi/doi/10.1073/pnas.1308285110 PNAS)
"Vefat" konusunda iki husus dikkat çekmektedir:
1. Vefat ettiren mutlak surette Allah'tır. Hâlbuki bazı ayetlerde buna uygun olarak Allah'ın vefat ettirdiği söylenmiş [Maide/117, Yunus/46, Ra'd/40, Mü'min/77, Zümer/42, En'am/60, Yunus/104, Nahl/70, Al-i Iımran/193, A'raf/126, Yusuf/101], bazı ayetlerde ise vefatı elçilerin veya meleklerin gerçekleştirdiği bildirilmiştir [Nisa/97, En'am/61, Muhammed/27, Nahl/28, 32, Enfal/50, Secde/11, A'raf/37].
Bunun sebebi, Allah'ın "vefat" işlemini elçiler, melekler vasıtası ile yapmasından kaynaklanmaktadır. Bu durumun bir başka örneği de, aslında kılavuz olan, karanlıklardan aydınlığa çıkaranın kendisi olmasına rağmen, Rabbimizin bu eylemi, tıpkı vefatı meleklere, elçilere izafe ettiği gibi elçiye izafe etmesidir:
Bakara/257, İbrahim/1-3.
Dolayısıyla, "vefat" konusunu değerlendirirken "öldüren" ve "dirilten"in Allah olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.
2. Bazı ayetlerde ölümden bahsedilirken "ölüm" değil, ölümden önceki "vefat" zikredilmiştir.
Bu ayetlerde Rabbimiz "hiç olma" anlamındaki "ölümü" zikretmeyerek iyi insanlar için hiçliğin, korkunun, dehşetin olmayacağını ve dünya hayatlarının hoş ve rahat bir vefat süreci ile biteceğini vurgulanmış olmaktadır. Böylece iyi insanlar ölümle korkutulmamakta, ölümden nefret ettirilmemekte, ayrıca bu üslup ile olayın en önemli noktasına dikkat çekilmiş olmaktadır.
Bazı ayetlerde "vefat" için görevlendirilen elçilerin [meleklerin] çoğul olarak belirtilmesine karşılık, Secde/11'deki ifade tekildir. Bu uygulama, "ölüm meleği" tanımının vefat ettiren meleklerin genel adı olmasından kaynaklanmaktadır. Bu, yüzlerce askerin yaptığı bir iş ifade edilirken "bunu asker yaptı" diye tekil zamir kullanılmasına benzemektedir.